Perşembe gecesi 22’de Lozandan hareket edilecekti. Muharrem vedalaşmaya gelmiş. 22:30’da anca toparlandık ve yola koyulduk. Ahmet şöförümüz. Rehber Mustafa Özer. Katılanlar: Cemal Ergun, Doğan, Kamer, Atilla, Muzaffer, Zafer, Asiye, Serpil, Can, Can(genç yeni üye), Çakıl, Ayşen.
6:30’da Eğirdir’deyiz. Ortalık aydınlık, serince. Tek tük insanlar. Taş bir yapı var. Avlusu çarşı. Minaresi var, cami ve külliyesi olmalı. Çorbacı henüz açılmamış. Biraz oyalandık. Ekmek simit satın aldık. Ayşen, Asiye ve Serpil kıraathanede çay içtiler. Bizler çorba içtik. Bu çorbacı, daha önce de beğeniliyordu. İki tabak mercimek çorbası içtim. Acı kırmızı biberle pek hoş geldi. Sabah gazetelerini de satın aldıktan sonra yola koyulduk.
8:50 civarında Aksu’daydık. Aksu’dan Yenişerbademli tarafına sapıyoruz. Karağı’nı geçtik. Karşılarda gözüken karlı dağ Dedegül değilmiş. Dedegül nispeten sol geride. Henüz gözükmüyor. Eveli yıl üzerinde kaza olan köprüyü geçip sola saptık. Telsizler, levhanın en üstünde. Yenişerbademli 28 km yazıyordu, devam ediyoruz. İleride yol ikiye ayrılıyor; sola sapmamak gerekiyor. Yaka köye devam ediyoruz. Yakavşardan sağa Yenişerbademli Yakaköy levhası var. Köy çıkışı sola yukarı sapıyoruz. Artık Dedegül sürekli gözüküyor. Yaklaşık 1370 metredeyiz.
Dağı göre göre gidiyoruz. Karlı zirveler çok güzel gözüküyor. Güneşli parlak bir gün yaşıyoruz. Dedegül manzaralarını pek çok defa çektim. Daha sonra tekrar sola saptık. Yenişerbademli yazıyordu. Kamp sapağına geldik. Yol karla kaplı. Taşıttan indik. Saat 10:20 gibi. 1880 mt. Çantaları sırtladık. 40-50 dakika kadar yürüdük.
Karşımızda Dedegül, sol ileride Beyşehir Gölü. Yol aşağı doğru tatlı tatlı alçalıyor. Yer yer karlı geçişler yaptık. Bu bölgede yaşlı çamlar var. Çevrelerinde de genç çamlar! Sanki bir aile gibiler. Yol sola aşağı kıvrılırken birlikte fotoğraf çektirdik. Çamların arasından devam eden toprak yolda önce alçaldık ve sonra tırmandık. Ve evelki yılki kamp yerine geldik.
Bu düzlük çok güzel; ancak suya biraz uzak. Oylama yapıldı ve aşağı su yanına gitme kararı çıktı. Buradaki yalakta su oldukça bol. Çevre yemyeşil ve bol çiçekli. Alabildiğine çok sarı turuncu çiğdemler, çeşme civarında mor çiçekler var. Arazi biraz eğimli. Ama burada kamp kuracağız. 1650 mt. Karşıdaki Dedegül manzarası harika. Çamların tepesinde karlı zirveler, çok fotoğraf çektim.
Çadırlar kuruldu, yemekler yendi. Bir kısmı dinlenmeye başladı. 13:30’da Pınargöze mevkiine yürüyüş yapılacak. Cemal ve Çakıl zirve için keşif yapacaklarmış, beni de çağırdılar. Birlikte yürüyüşe başladık. İkisi de tam tekmil; giysi, çanta, kask, kazma. Ben de kask kazma ödünç aldım. Hemen kampın karşısından, çamların arasından yükseldik. Tepede geniş bir açıklık var. Yani çamlar bitiyor. Karşıda Dedegül dimdik duruyor. Patika belirgin ama yer yer kar kaplı. Kısa ve sık duruşlar yaparak ilerliyoruz. Çarşaktan yükselince patikayı bulduk. Karın patika üzerinde derin birikimler yapan kısımlarını atlıyarak yeni rotalar belirledik. Tek bir çam yaklaşık 1900 metredeydi. Yukarıda 3 tane ardıç gözüküyor. Oraya kadar çıktık. Hava çok güzel, güneşli. Gözlüğüm olmadığından gözlerim zorlanıyor, zira kar çok parlak. Ama çok enteresandır, başlangıçta gözümü çok zor açarken sonraları alıştığımı hatırlıyorum. 2000 metrede durup dinlendik. Buradan rotayı belirledi Cemal. Daha fazla yükselmeye gerek yok dedik. Manzarayı seyrettik ve dönüşe geçtik. Saat 17 gibi kamptaydık.
Ayşen ve kızlar çadırlarında dinleniyorlar. Benzin ocağını yaktım. Bulgur pilavı yaptık. Hazır yemeklerle çok sıkı bir ziyafet çektim, zira yarın zorlu bir zirve var sanıyordum. Salep içtik. Ateş başına vardığımızda bir kısmı vedalaşmaya başlamıştı bile. Kalanlarla bir süre sohbet ettik. Muzaffer, Atilla, Kamer, Doğan, Zafer epeyce lafladık. Hava çok güzel, yıldızlar pırıl pırıl. Ay çok hafif hilal. Zafer Orion’u anlatıyor, Akrep’le hiç buluşmazlar diyor. Zira Akrep tam öbür tarafında Dünya’nın. Sonra Kutup Yıldızı’nı konuşuyorken vedalaşıp ayrılıyoruz. Yeni çadırımızda ilk gece; Mc.Kinley(Denali).
Hava çok iyi derken gece biraz üşüdüm, kazak giydim. Sabaha karşı iyice soğudu ve fırtına başladı. Çadırın üstünde bir şeyler uçuşuyor. Çadır ipi mi derken bir de baktım kar birikmiş! Sabaha karşı tipi çıkmış: Her yer bembeyaz. Çadır üstü de karlı.
Erken kalkmadık. Güneşin doğuşunu bekledik. Daha sonra birlikte konuştuk ve tartıştık. Burası böyle esiyorsa tepede rüzgar çok şiddetlidir diye düşündük. Burada bile kar yatay yağıyor! Mustafa bu kar değil, uzaklardan gelen kar taneleri veya donmuş nem diyor. Kar nedir ki zaten? Zirve tarafı sisten dumandan gözükmüyor. Karar veriyoruz, topralanıp gideceğiz. Genç Can hiç mi denemiyeceğiz dedi.
Kahvaltı yapıp çadırları topladık. Bizim çadırın yanındaki deliklerden bütün gün girip çıkan gri toprak rengi fareler ortalıkta gözükmüyor. Zira zeminde kar var.
Yoldan yürüyerek otobüse ulaştık. Son bir karlı fotoğraf çektim. Eğirdir’e varınca biraz oyalandık. Gazete aldım, telefonlar kullanıldı. Daha sonra adaya geçip gene ayni lokantaya Big Apple’e gittik. Balık salata ve gene geçen seneki gibi yaprak sarması yedik. 2 biradan sonra epeyce keyiflendim. Dönüş yolunda Doğan’ın oğlunun askerlik yaptığı nizamiyede oyalandık, ama şehirdeymiş. Ancak Migros’ta onu bulduk. Baba oğul görüştüler. Çakıl’ın oğlu da Sivas’taymış. Biz de Ayşen’le ileride çocuklarımızın asker olacağını düşündük.
Yol sonra epeyce uzun geldi. Açıkçası biraz sıkıldık. Zira 550 km gelmiş ve etkinlik yapamamıştık. Bu can sıkıcı durum keyfimizi kaçırıyordu. 23 civarında İzmir’deydik. Lozan’da taşıttan indik. Çakıl’la arabaları arka sokağa parketmiştik: Çakıl’ın araba yerinde yoktu. Sanırım çekmişler. Zira park yasağı olan yere parketmiş. Zafer’i Corners’e bırakıp Bornova’ya geldik. Can uyanıp kapıyı açtı. Ona telefon etmiştik, şaşırmadı. Hastalanmış, gripimsi. Ama iyileşmiş gibi.
Bu etkinlikte çektiğim fotoğraflardan hazırladığın albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.