Netten aldığım bilgilere göre Antalya Müzesi, 1922 yılında öğretmen Süleyman Fikri Erten tarafından, 1. Dünya savaşından sonra bölgeye gelen işgal güçlerinin yağmasından kurtarılan eserlerin korunması amacıyla kurulmuş. İlk olarak Kaleiçi’ndeki Alaaddin Cami’de, daha sonra Yivli Minare Cami’de yeralan Müze, 1972’de bugünkü binasına taşınmış.
Antalya Müzesi bugün 30.000 m2’yi kaplayan, 14 sergi salonu ile heykel ve değişik eserlerin sergilendiği kapalı ve açık teşhir alanlarından oluşmakta. Antalya Müzesi’nin sorumluluk alanı, Anadolu topraklarının en zengin geçmişe sahip köşelerinden biri olan Antalya’nın sınırları içerisinde yer alan üç antik kültür bölgesi Likia, Pamphylia ve Pisidia’nın önemli bir bölümü oluşturmakta.
Kendi adıma konuşmak gerekirse, Antalya Müzesi’ne bayıldım. Eserlerin sunulduğu her vitrin önünde çok daha uzun süre kalabilirdim. Ancak bugün başka yerlere de gitmeyi planladığımız için vitrinleri nispeten hızlı geçtik. Her vitrinden beğendiğim bir eserin fotoğrafını çektim. Buna karşın heykeller ve lahitlerin pek çoğunun fotoğrafını çektim. Bu heykeller gerçekten çok muhteşem, çoğu Perge’den getirilmiş.
Müze ziyaretini bitirdikten sonra hediyelik eşya ve kitaplık bölümünde bulunan kafede bir şeyler içip biraz dinlendik. Bina dışına çıktığımda sanki binlerce yıl uzaktan gelmiş gibi hissettim kendimi!
Yağmur dinmiş ve güneşli bir gün başlamıştı. Park yerindeki aracımıza binip 2017’nin bu güzel gününde Antalya Kaleiçi bölgesine doğru yöneldik.
Antalya Müzesi’nde çektiğim fotoğraflardan hazırladığım albümü, aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
