İdadik, toplam 49 kişi ile bu etkinliği gerçekleştirdi. Menemen’in Alaniçi Köyü dışından başadı her iki grup yürüyüşe. Halil Demir liderliğindeki B Grubu’nda 28 kişi yürüdük. Rehberimiz Yoğurtçu Kalesi’ne giden yolu biraz uzatarak etkinliğin ayarını vereceğini söyledi.
Başlangıçta önce Güney’e, sonra Doğu’dan Kuzey’e doğru kavis çizerek hep yükseldik. İyice yukarılara çıktğımızda bile Alaniçi Köyü hep aşağılarda gözükmeye devam etti. Zira bu bölgede görüntüyü kapatacak orman alanlar yok.
Zemin genelde çimen ve yer yer buzlarla kaplı taşlı toprak. Patikalar Dumanlıdağ’dakileri hatırlatıyor, zaten yakın bölgelerdeyiz.
Hava epeyce soğuk, özellikle başlarda rüzgarın da etkisiyle oldukça üşütücüydü. Tırmandıkça ısındık ve yukardaki nispeten daha eğimsiz kısımlarda güneşin de ısıtmasıyla hava yumuşadı.
İdadik’liler bol bol sohbet ederek yürüyorlar. İkili konuşmalar, grup muhabbetleri ve hatta uzaklardan birbirlerine bağırmalarla çok uyumlu ve neşeli bir topluluk görünümünde. Bana da laf atıldığında, muhabbetlere epeyce takıldım. Arada geride kalıp kafamı dinlediğim oldu.
Yukarılarda kuzeye yöneldiğimiz bir noktadan sonra Yoğurtçu Kalesi’ni görmeye başladık. Aslında biz irtifa olarak daha yukarıda olduğumuzdan, kaleye yaklaşmak için alçalmaya başladık. Biz yaklaştıkça kale büyümeye başladı ve sonunda dibindeki yeşil alana vardığımızda oldukça görkemli bir kale kalıntısı ile karşı karşıya olduğumuzu gördüm. Esas kale tepeyi kaplamış, çevresindeki dış surlar kaleyi oldukça geniş bir şeklilde kuşatıyor.
Yoğurtçu Kalesi’ne araç yolu olduğundan kale çevresindeki geniş ağaçlıklı yeşil alan piknik amaçlı olarak kullanılıyor. Nitekim bugün de birkaç araç vardı ve ayni zamanda bizden önce gelen İdadik A Grubu da yaygılarını sermişler, dinleniyorlardı.
Herkes güneşlere yayılırken, nispeten gölge sakin bir yerde sandviçimi yedim. Sonra bir grup arkadaşla kaleye çıktık. Türkiye’deki korumasız birçok tarihi yerde olduğu gibi kalede birşey kalmamış. Birkaç oda ve galeriye girilebiliyor. Kalenin çevresinde yıkık taşduvar kalıntılarından başka bir şey yok yukarıda. ‘Zaten kalenin bulunduğu tepe dibindeki büyük taş ocağı madeninde yapılan patlamalarla oluşan sarsıntılardan dolayı, bir zaman sonra burada taş üstünde taş kalmıyacaktır’ diye düşünüyorum.
Öğle molasından sonra önce A Grubu dönüşe geçti. Bir süre sonra da B Grubu olarak, tıpkı gelişte olduğu gibi gene onlardan farklı bir rotadan köye doğru yola koyulduk. Dönüş yolunda fazla tırmanış da olmadığından, hava güzel ve karınlar da doymuş, sohbet muhabbet içinde devam ettik. Üç şerefeli minaresi çok uzaktan gözüken Karaorman Köyü’nün kenarından geçtikten sonra, uzaktan gördüğümüz A Grubunu beklemek üzere mola verdik. A Gurubu ile molayı biraz daha uzattıktan sonra Alaniçi’ndeki kahvehanenin bulunduğu meydana kadar birlikte yürüdük.
Sonuçta bu etkinlikte toplam 14 km kadar yürüyüş yaparak iyi bir spor yapmış olduk. Ancak hem yürüdüğümüz rotanın ağaçsız ormansız taşlı patikalarının sıradanlığı, hem de korunmadığı için yıkık dökük kale kalıntılarının hali cazip değildi. Alaniçi meydanındaki caminin muhteşemliği(!) ve Atatürk büstünün zavallılığı da, üstüne tuz biber ekti!
Herşeye rağmen gene de güzel bir gündü; hem spor yaptık, hem arkadaşlarla görüştük. Bu etkinlikte çektiğim fotoğraflardan seçtiklerim ve arkadaşlarımın medyada paylaştıklarından yararlanarak hazırladığım albümü aşağıda veriyorum.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
Merhaba sizi takip ediyorum. Enerjinize gıpta ediyorum. İzlenimlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum. Bucadan Selamlar…
Doğa sporları anılarımı kaydetmek üzere yola çıkmıştım, sonrasında başkalarını da özendirmek için duygularımı da paylaşmaya başladım; lafı fazla uzatmadan ve samimi olarak yazmaya çalışıyorum. Okunduğumu öğrendiğimde mutlu oluyorum. Teşekkür ederim.