Bayramiç’te kısa bir alışveriş molasından sonra sonbahar renklerine bürünmüş meyva bahçelerinin arasından akan yoldan Ayazma bölgesine ulaşıyoruz. Piknik alanındaki kalem gibi düz ve sık çam ağaçlarının altında hemen çadırlar kuruluyor ve hararetli bir akşam yemeği telaşı başlıyor. Kavurmalı bulgur pilavını Mustafa Alptekin yaparken, Halil Demir de her zamanki gibi bir gün öncesinden terbiye ettiği etleri pişirmek üzere mangal düzeneğinin başına geçiyor. Diğer pek çok arkadaşımız da salata yapmaya koyuluyor. Bu bölgeye ilk defa gelenler çevre gezisi yaparken biz de Ayşen’le çadırımızı düzenledikten sonra artık iyice aşina olduğumuz Ayazma’nın güzelliklerini bir kez daha yaşayarak bir sürü fotoğraf ve video çekiyoruz. Sanki geçen seneden beri hiç bir şey değişmemiş, sarıdan kızıla rengarenk yapraklar kimisi yerde kimisi dallarda, adeta ayni yerlerinde ayni pozları veriyorlar gibi!MOV00262
Hava kararırken Ayazma piknik alanındaki tahta masalarda kurulan zengin sofranın başında neşe içinde yemeğimizi yedik. Yemek sonrasında tatlılar ve odun ateşinde demlenen isli çay ziyafetinden sonra üçer beşer çadırlarımıza dönüyoruz; zira Halil Demir her zamanki gibi kısa ve net konuştu: “Saat 5’de tekerlek döner”!
Oldukça soğuk, nemli ve sessiz bir gecede çadırımızda rahat bir uyku çektikten sonra sabah 3 buçuk gibi uyandım. Sık sık dönerek kesintisiz uyuyamayan Ayşen’i kaldırmadan çadırın bagajında su ısıtıp sıcak içecek hazırladım ve sonra çadırdan çıkmadan kahvaltı yaptık. Daha sonra zirvede içmek üzere bir küçük termos çayı da çantama yerleştirdim.
Rehberimizin belirlediği gibi sabah saat 5.05’de hareket ettik. Ayazma içinden geçip merdivenlerden şelale tarafına vardıktan sonra patikadan dimdik yürümeye başladık. Alın lambalarının ışığında, sakin gece içinde ve sadece sağ aşağılardan gelen dere sesini dinleyerek yükseldik. Biraz sonra, orman içinde rüzgar olmadığından fazla terlememek için kıyafetlerimizi incelttik. Her zamanki gibi şortla yürüdüğümden başlangıçta sıkıntı yaşamadım ama bir süre sonra beklemediğimiz kadar karla karşılaşınca soğuğu hissetmeye başladım. Daha yukarılarda kar kalınlığı iyice arttı. Güneş ortalığı iyice aydınlatığında, çevremiz tamamen beyaz kar örtülerine büründüğünden, adeta Uludağ yamaçlarındayız gibi hissettim.
Karda belirsizleşen patikadan ayrı olarak rehberimizin açtığı kar izlerinden varyanslar çizerek tırmanmayı sürüdürdük. Bir süre sonra birkaç güçlü arkadaşımız öne geçerek iz açmakta yardımcı oldular. Ayşen de artık yorulduğunu söylemeye başladı. Hatta daha yukarılarda bu sızlanmaları iyice arttı. Ben de yorulduğum için ona hak veriyordum ama yapabileceğim bir şey yok, zira bu kadar derin kar örtüsü beklemediğimiz hoş olmayan bir sürpriz olmuştu.
Uzaklardaki sis bulutları Kaçkar yamaçlarını hatırlatıyor ve çevremizdeki kar manzaraları çamların üzerinde çok güzel görüntüler veriyordu. Buna karşın zemindeki kar tırmanışımızı iyice zorlaştırıyordu. Sonuçta ofluya puflaya zirvenin bulunduğu platoya ulaştık ve radar yoluna çıkmadan kısa bir mola verince Ayşen noktayı koydu: “Ben burada dönüşünüzü bekliyorum!”
Mola yaptığımız yerinin yüksekliği yaklaşık 1700 metre olmasına karşın, 1800 metrelere ulaşan zirve noktasına daha bir saat sürebilecek mesafe vardı. Artık fazla yükselme olmamasına karşın karlı yol benim de gözümde büyüdüğünden Ayşen’i devam etmesi için teşvik etmektense birlikte kalmayı tercih ettim. Zaten 5 buçuk saattir tırmanıyoruz ve bir saat kadar önce sağ baldırımın iç tarafında şiddetli bir kramp yaşadığım için fazla risk taşımak istemiyorum. Sevgili Doktorumuz Yavuz Doğan’ın etkili masajı sayesinde buraya kadar gelebildiğim için kendimi şanslı hissediyordum.
Grubu uğurladıktan sonra varolan hafif esintiyi de almayan bir noktada kuru yassı kayalar bulduk. Ayşen hemen sandviçini yedi, çay içti ve güneşe sırtını vererek dinlenmeye geçti. Güneşin sıcaklığı hem bizi ısıttı, hem de ayakkabılarımızı ve paçalarımızı kuruttu. Çevremiz kar ve güneşten pırıl pırıl aydınlıktı ve zaman zaman çamların dallarındaki karların eriyerek zemine akmasıyla ortaya çıkan kar sesinden başka ses yoktu. Güneşin sıcaklığı ve karlardan yansıyan ışığın parlaklığı neredeyse güneş çarpmasına neden olacak kadar şiddetliydi. Bu durum ıslanmış ayaklarımıza ve yorulmuş bedenimize çok tatlı bir gevşeme verdi. Zirveye giden arkadaşlarımızın dönüşlerini görünceye kadar dinlenmeyi sürdürdük.
Grubun zirveden dönüşü tam 2 saat sürdü. Kazasız belasız neşe içinde geldiler. Dürdane’nin zirve için getirdiği tatlılardan bize ayırdıklarını ikram ettiler. Yemeklerini de zirvede yedikleri için fazla oyalanmadan dönüşe geçtik. Hemen hemen ayni rotadan, çıkarkenki kar izlerini ezerek inişi sürdürdük. İndikçe ne kadar çok tırmandığımızı hissediyorduk. Ayşen dönüş yolundan korkuyordu ama yeni Merrel ayakkabılarıyla çok rahat olduğunu ifade ederek çoğunlukla en önlerde inişi sürdürdü. Karlar nihayet bitti ve bu defa patikalardaki kurumuş sarı kızıl yaprakların üzerinden yürüyerek ve kalem gibi çamların içinden devam ederek inidik de indik…
Saat 15:30 gibi kampa ulaştığımızda bu zorlu tırmanışı kazasız belasız attlattığımız için birbirimizi kutladık ve çadırlarımıza yönelip dönüş hazırlıklarına başladık. Toparlanma ve çadır toplama uğraşı yorgun kaslar için bir bakıma iyi bir masaj ve dinlenme etkisi yapıyordu. Gerçekten de kendi hesabıma diyeyim, çantaları otobüse verip koltukta otuduğum anda kendimi dinlenmiş ve zinde hissediyordum.
İzmir yolunda otobüstekiler ve Ayşen çoğunlukla uyurlarken, Kaptan “Driver Hasan” ile sohbet ettim. Böylece etkinlik sonrası sıkıcı gelen uzun otobüs yolculuğu da nispeten daha çabuk geçmiş oldu. Bizleri aldıkları noktada inerken, bir sonraki etkinlikte beraber olma isteklerimizi belirterek vedalaştık.
Bu zorlu etkinlikte çektiğim fotoğraflardan, Ayazma güz güzelliklerini ve Kaz dağları manzaralarını içerenlere ağırlık vererek hazırladığım fotoğraf albümünü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
İyi seyirler..
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
Kaz Dağı etkinliklerimizin dökümü aşağıda verilmiştir:
No. | Tarih | Parkur | Rehber | Bölge |
144 | 11 Haziran 1995 | KAZ DAĞI-Kızılkeçeli,Sarıkız Zirvesi | Zafer Gürhan | ÇANAKKALE |
197 | 30 Ağustos 1996 | ÇANAKKALE-Ezine Bayramiç Evciler Ayazma Yürüyüşü | Nigar Ertok | ÇANAKKALE |
277 | 14 Kasım 1998 | KAZ DAĞI-Kızılkeçeli,Sarıkız Zirvesi | Zafer Gürhan | ÇANAKKALE |
278 | 15 Kasım 1998 | KAZ DAĞI-Sarıkız Zirvesi,Cıblahbaba Zirvesi,Ayazma | Zafer Gürhan | ÇANAKKALE |
301 | 13 Kasım 1999 | KAZ DAĞI-Kızılkeçeli,Sarıkız Zirvesi | Önder Bekçekaral | ÇANAKKALE |
302 | 14 Kasım 1999 | KAZ DAĞI-Sarıkız Zirvesi,Cıblahbaba Zirvesi,Ayazma | Önder Bekçekaral | ÇANAKKALE |
460 | 13 Nisan 2008 | KAZ DAĞI-Kızılkeçeli,Kaz dağı | Yusuf Çilengir | ÇANAKKALE |
466 | 1 Kasım 2008 | KAZ DAĞI-Kızılkeçeli,Sarıkız Zirvesi, Kamp yeri | Muharrem Kaya | ÇANAKKALE |
467 | 2 Kasım 2008 | KAZ DAĞI-Sarıkız Zirvesi, Ayazma | Muharrem Kaya | ÇANAKKALE |
506 | 14 Kasım 2010 | KAZ DAĞI-Ayazma,İda Zirve(1776mt) | Mehmet Almaç | ÇANAKKALE |
536 | 20 Kasım 2011 | KAZ DAĞI-Ayazma,İda Zirve yolu(1700mt) | Halil Demir | ÇANAKKALE |
Şinasi Hocam,
Kar’dan siz de nasibinizi almışsınız. Sararan yaprakları ile ağaç fotoğraflarınız çok güzel.
Aynen öyle oldu; kardan kaçarken kara bastık!
Orada güzel fotoğraf çekmek çok kolay, ne yana dönsen harika sonbahar manzaraları..