Bugün PetkimTrek Organizasyonu olarak Aigai Antik Kenti programı yapıldı. Rehberimiz Zafer Gürhan’ın hazırladığı etkinlik rotasına göre, Yuntdağıköseler köyünden başlayarak önce Apollon Tapınağı kalıntılarının bulunduğu yere yürüyeceğiz, sonra Aigai antik kentini gezeceğiz.
PetkimTrek Yürüyüşçüleri 15 arkadaş Saat 8:15’de Aliağa İzban İstasyonu’nda buluştuk. Buradaki kafede ihtiyacı olanlar kahvaltı yaptıktan sonra, minibüs aracımızla yola çıktık. YeniŞakran içinde Aigai yazılı yön levhasının bulunduğu bir kavşak varmış ama biz, ilçe girişindeki Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü yazılı kavşaktan devam ederek üçüncü köy olan YuntdağıKöseler’e geldik.
Köyün içinde araçtan inip yürüyüşe başladığımızda Saat 9:22 olmuştu. Köyün hemen çıkışındaki bir levha Aigai antik kentine giden yolu işaret ediyordu. Yolun devamındaki güney istikametinde üzerinde Aigai antik kentinin yer aldığı Gün Tepesi çok güzel gözüküyordu. Bizden önce yürüyüşe başlayan başka gruplar Aigai istikametinde yoldan devam ederken, biz Apollon Tapınağının bulunduğu yere gitmek için doğu istikametinde yoldan ayrılıp arazide yürümeye başladık.
Önümüzdeki yükseltileri aştıktan sonra tapınakla antik kent arasındaki kutsal yola ulaştık. Apollon Tapınağı ile Aigai arasındaki 5-6 km’lik taşla kaplı yolun yüzey taşlarının pek çoğu sökülerek yok edilmiş vaziyette. Ancak gene da halen aynen duran kısımlar mevcut. Kocaçay’a paralel olarak ilerleyen yol üzerinden yürüyerek önce bir değirmen yıkıntısına ve hemen yakınında da Apollon Tapınağı’nın çevreye yayılmış vaziyetteki sütunlarına ulaştık.
Tahminen çeyrek asır önce buraya geldiğimizde yüce bir kapı gibi duran Mabedin ana girişindeki 2 yekpare sütun üzerindeki alıntaşı da yerlere çalınmış. Zafer’in deyişi ile “geçen süre içinde yetkili makamlar tapınağı korumak üzere harekete geçmemişler ama, define avcıları boş durmamışlar”!
Çevreye saçılmış sütun parçalarının hemen hepsi muhtemelen buradadır. Keşke bir ekonomik güç devreye girse de, bunları toparlayıp Tapınağı ayağa kaldırsa diye özlem belirttik. Bu nedenle Kehanet Merkezi kalıntılarından geriye dönerken kendimizi biraz hüzünlü hissettik.
Tapınak bölgesinden ayrılınca önce dere kenarından, sonra tekrar kutsal yoldan yürüdük. Kocaçay’ı iyice yukarılardan görmeye başladığımız yerlere ulaştığımızda, kentin nekropol alanına girmiş olduk. Yürüdükçe çevrede lahit parçaları ve kaçak kazı çukurları gördük. Aigai’yi ziyarete gelenler için yapılmış otopark tesislerine yakın bir noktada mola verdik. Öğle yemeğimizin hoş sürprizi Zafer’in kendi imalatı olan kırmızı şarap oldu!
Öğle molasından sonra yakın olduğu için çabucak otopark tesislerine ulaştık. Bekçinin talebi üzerine çantalarımızı tesisteki bir odaya bıraktık. Sonrasında Aigai Kenti’ni gezmek üzere hepbirlikte kentin giriş noktalarına yöneldik.
Apollon Tapınağı’nı kente bağlayan kutsal yolun şehre dahil olduğu noktadan itibaren kentin sokaklarında ilerlemeye başladık. Etrafta yeteri kadar yönlendirme işaretleri olmadığından Zafer’in önerileri doğrultusunda devam ettik. Halen kazılar devam ettiği için bazı yerlerde yapılara giriş yasağı var. Ancak en önemli noktalar ziyarete açık.
Kent içinde ziyaret ettiğimiz yapıları yürüyüş rotamıza göre yazıyorum: Kuzey Hamamı, Yeni Kapı, Demir Kapı, Bizans Şapeli, Bouleuterion, Agora, Macellum, Sarnıç, Gymnasion, Tiyatro ve Athena Tapınağı. Rehberimiz Zafer Gürhan sürekli anlatıyor, sorularımıza cevap veriyor. Ben dahil, bazı “Çokbilmişler” de arada sözünü kesip bildiklerimizi döktürüp, ilaveler yapıyoruz.
Bir taraftan Zafer’i dinliyoruz, bir taraftan da habire fotoğraf çekiyoruz. Ana yapıların yakınlarındaki levhalarda açıklamalar var ama Zafer’in anlattıklarını kaçırmamak için sonra okumak üzere levhaların fotoğraflarını çektim.
Aigai’nin hemen her tarafını gezdik, fotoğraflar çektik ve Zafer’in anlatımlarını da dinledikten sonra dönüşe geçtik. Aracımızı Aigai Otoparkı’na çağırdık ve köye kadar asfalt yoldan yürümemiş olduk.
Zafer Gürhan’ın Aigai ile ilgili açıklamalarını aşağıdaki videolardan dinleyebilirsiniz.
https://www.facebook.com/sinasi.yuksel.1/videos/10218048855515884/
https://www.facebook.com/sinasi.yuksel.1/videos/10218048910317254/
https://www.facebook.com/sinasi.yuksel.1/videos/10218048983879093/
Bu güzel etkinlikte çektiğim fotoğraflardan ve arkadaşlarımın medyada paylaşılan fotoğraflarından seçtiklerimle hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. Fotoğrafların arkasından Aigai antik kenti ile ilgili olarak Aigai bilgilendirme levhalarındaki yazıları verdim.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
AİGAİ
Aigai antik kenti, Manisa ili Yunusemre ilçesine bağlı Yuntdağıköseler köyünün 2 km güneyindeki Gün Dağı’nın üzerinde, kısmen ayaktaki görkemli harabeleri ile dikkati çekmektedir. Herodotos(İ.Ö.5. Yüzyıl) Aigai’yi Aiollerin Aiolis Bölgesi’nde kurduğu 12 kenti arasında saymaktadır. Akropolis’i çeviren duvarlarda kullanılan teknik İ.Ö.6. Yüzyıl’da kentin güçlü sur duvarları ile korunduğunu göstermektedir. Antik yazarlar Aiollerin bölgeye gelişlerinin İ.Ö. 1100 tarihlerinde başladığını ileri sürseler de, kazı sonuçları şimdilik kentin kuruluşunun İ.Ö. 7 Yüzyıl’ın başlarından daha erkene gitmediğini göstermektedir. Kent İ.Ö.3. Yüzyıl’ın başlarından itibaren muhtemelen Helenistik Pergamon Kırallığı’nın da desteğiyle bölgede ekonomik ve kültürel bir çekim merkezi olmuş. Tiyatro, Kent Meclisi Binası(Bouleuterion) ve Agora Binası gibi görkemli yapılarla donatılmıştır. Aigai antik kentindeki arkeolojik kazı çalışmaları 2004 yılından beri, Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr Ersin Toker başkanlığındaki ekip tarafından gerçekleştirilmektedir.
NEKROPOLİS(MEZARLIK ALANI)
Aigai kentinin yeraldığı Gün Dağı’nın kuzeydoğu etekleri ile daha kuzeyde Gryneion-Magnesia arasındaki antik yolun geçtiği vadinin kuzey yamaçları neredeyse tümüyle nekropolis alanı olarak kullanılmıştır. Mezar tipleri arasında sınırları alçak taş sıraları ile belirlenmiş küçük boyutlu tümülüsler, az sayıda oda mezarlar, sandık mezarlar, sandık mezarları çevreleyen kare yapılar, doğrudan toprağa gömüler(inhümasyon), lahitler ve amphora mezarlar dikkati çekmektedir.
Kazı çalışmaları sonucunda, Arkaik Dönem’den İ.S. 3. yüzyıla kadar tarihlenen mezarlar açığa çıkartılmıştır. Hellenistik Dönem’de, kentin büyümesine paralel olarak nekropolis alanında gömülerin yoğunlaştığı, etrafı taş duvarlarla çevrelenmiş mezar guruplarının ortaya çıktığı, zengin mezar hediyeli taş sanduka mezarların sayısının arttığı gözlenmiştir. Roma Dönemi’nde İ.S. 2. yüzyılın sonu – İ.S. 3. yüzyılın başına ait Attika, çerçeveli ve girlandlı andezit lahitler nekropoliste yoğun olarak kullanılmıştır.
KUZEY HAMAM
Kentin en önemli kamu hamamlarından olan Kuzey Hamam’ın inşası sırasında, arazinin eğiminden dolayı büyük çaplı bir altyapı çalışması yürütülmüştür. Kente ulaşan ana yol üzerinde görkemli bir istinat duvarı ve onun üzerine tonozlu alt yapı sistemi yerleştirilmiş ve üzerinde hamam inşa edilmiştir. Hamam, güneyinde yer alan yağmur suyu hazneleri ve sarnıçlar ile su ihtiyacını karşılamıştır. Kazısı gerçekleştirilmiş olan Kuzey Hamam’ın önünde yürütülen çalışmalarda, hamam ile ilişkili olarak ele geçen buluntular, İ.S. 2. yüzyıla işaret etmektedir. Kentin büyük kamu binalarından olan Kuzey Hamam’ın inşası sırasında, Demirkapı’daki kent girişi iptal edilmiştir.
YENİ KAPI
2006 yılında kazılan ve Yeni Kapı diye tanımlanan sur kapısı, Demirkapı’ya göre yaklaşık 100 metre batıda yer alır ve Demirkapı ile arasında bir burç bulunmaktadır. Kapının iç kesiminin kazılması sırasında Dor düzenindeki bir arşitrav parçası üzerinde yer alan önemli bir yazıt parçası bulunmuştur. Bu yazıt üstünde Latince .. TEM]PORE XII[… yazmaktadır. Bu yazıtın üstünde ikinci bir arşitrav parçası üzerinde de ..]VRBIV[M TERRAE… yazıtı okunmaktadır. Söz konusu yazıt TI-CAESAR-DIVI-AVG-F-DIVI-IVLI-N-AVG-P-M-TR-POT-XXXVI-IMP-VIIK-COŞ-V-CONDITOR-VNO-TEMPORE-XII-VRBIVM-RERRAE-MOTV-VEXATARVM-TEMPLVM-RESTITVIT biçiminde bir kalıptır ve imparator Tiberius’un İ.S. 17 yılı depreminden sonra Batı Anadolu’da yenilediği kentlerin varlığını belirtir. Bu onarım evresi yaklaşık 34-35 yılı olarak belirlenmiştir.
DEMİRKAPI
Aigai antik kentinin önemli giriş noktalarından birisi olan Demirkapı’daki kazı çalışmaları 2004-2005 yıllarında yürütülmüştür. Kentin bu erken kapısının, daha geç bir dönemde kapatılıp iptal edildiği tespit edilmiştir. Kentin kullanılmayan değişik yapılarından sökülmüş lento ve arşitrav türü bloklarla gerçekleştirilmiş söz konusu kapatma eylemi, Demirkapı’nın hemen kuzeyinde yer alan ve kentin en büyük kamu hamamlarından biri olan Kuzey Hamamı’nın muhtemelen İ.S. 2. yüzyılda inşa edilmesi ile ilişkili olmalıdır.
Kapının dışında yapılan sondajlarda kapıya yönelen herhangi bir taş döşeme izine rastlanmamasına karşın kapı girişinden kentin içine doğru oldukça büyük plaka taşlarla döşenmiş bir yol sistemi mevcuttur. Kapının dışında olması gereken taş döşeme yol, Kuzey Hamam tarafından tahrip edilmiş olmalıdır. Demirkapı’nın girişinde, kuzey yönde, kent surlarına bitişik olarak yapılmış ve birbirlerine kapılar ile bağlı yan yana, İ.S.2. ve 3. yüzyıllara ait dört adet mekan bulunmaktadır.
BOULEUTERİON(KENT MECLİSİ)
Yaklaşık 150 kişi kapasiteli, 12 basamaklı küçük bir Odeon formunda olan Kent Meclisi, geç Helenistik dönemde(İ.Ö. 2. yüzyıl ortalarından hemen sonra) inşa edilmiştir. Ele geçen yazılı arşitrav parçaları, Apollonidas oğlu Antiphanes’in Zeus Bollaios’a, Hestia Bollaia’ya ve Demos’a (yurttaşlar topluluğu) bir bina adadığını bildirmektedir. Bouleuterion kazıları hem Apollonidas’ın hem de Antiphanes’in adlarını taşıyan onurlandırma yazıtlarını gün ışığına çıkardı.
Kent Meclisi eğimli bir arazide yer almaktadır ve Agora Caddesi’ne bakan ön cephe üç kat yüksekliğindedir. Oturma sıralarının her iki yanından ve tam orta bölümünden orkestraya ulaşan üç ayrı merdiven mevcuttur. Orkestra klasik bir Hellen tiyatrosunda olduğu gibi, yarım daire formundadır. Meclisin, öndeki odalar(dükkanlar) içine yıkılan enkazında mermerden 6 adet baş ve bunlara ait gövdeler ele geçmiştir. Heykellerin orjinalinde, Bouleuterion’un kuzey duvarının doğu bölümü ve cephe duvarlarının iç kesimlerinde oluşturulmuş payeler üzerinde, durdukları anlaşılmaktadır. Özellikle iki heykelin kaidelerinde yer alan “MENE[TPATO[ INNIOY NEPTAMHNO[ ENIIEI” yazısı, heykellerden en az ikisinin Pergamon’lu Hippias’ın oğlu Menestratos tarafından yapıldığını göstermektedir.
AGORA BİNASI
Agora binası, kentin yerleştiği tepenin kuzeydoğu yamacındaki bir teras üzerinde, kuzey-güney doğrultulu olarak konumlanmıştır. Yapının doğu duvarı yaklaşık 10,50 m yüksekliğinde korunmuştur ve bu inanılmaz korunmuşluk durumu binanın anlaşılmasında çok büyük bir avantaj sağlamaktadır. Yapılan gözlemlerde yapının üç katlı olduğu ve şu anda izlenebilen yüksekliğin üçüncü katın alt seviyelerine geldiği tespit edilmiştir. Birinci kat, dükkan olması kuvvetle muhtemel, önlü arkalı on dört odaya evsahipliği yapmaktadır. Bunlardan on iki adedi doğu, iki adedi ise kuzey cephelidir. Binanın ikinci katı hakkında fikir verebilecek mimari parçalar son derece azdır. Bu katın dörtgen payelerle taşınan ve güneyden girilen bir galeri olduğu söylenebilir. Yapının üçüncü katı, agoradan birkaç basamakla çıkılan, ğzeri, çift sıra sütunların taşıdığı çatıyla örtülü iki nefli bir stoadır ve meydanın doğu sınırını oluşturmaktadır. Yapı, İ.Ö. 2. yy ortasına tarihlenebilir.
MACELLUM(ET-BALIK PAZARI)
Agora binası için inşa edilmiş teras üzerinde Hellenlerin “Makellon”, Romalıların “Macellum” adını verdikleri bir balık veya et pazarı açığa çıkarılmıştır. 8,50 m çapındaki yapı, düzgün plaka taşlardan oluşturulan dört basamağa sahiptir. Yapının ilk sırasını oluşturan bazı blok taşların üzerinde T,M,N,A,Z,C,gibi yunan alfabesini ait harfler kazınmıştır. Macellum’un zemini, bir islak mekan olarak kullanıldığı için düzgün blok taşlarla döşenmiştir. Yalıtımın sağlanması için, plaka Taşlar kireç harcı zemin içine gömülmüştür. Bina, üzerine oturduğu terasın genişletilmesiyle, İ.S. 1. yüzyılda inşa edilmiş olmalıdır.
SARNIÇ
Aigai kenti yaşamı boyunca yağmur suyuna ihtiyaç duymuş, tüm cadde ve sokaklar taş döşenmiş, taş döşemelerin alt kesimleri yağmur sularını irili ufaklı yüzlerce sarnıca yönlendiren kanalizasyon sistemi ile donatılmıştır. Bütünüyle volkanik trakit anakayaya oyulmuş olan sarnıcın ağız kısmı yaklaşık 2 × 1,5 m ölçülerindedir ve dibe doğru genişleyen bir formdadır. Sarnıç, ağzındaki atkı taşından itibaren 3,50 m derinliğine sahiptir. Sarnıç son kullanım evresi olan İ.S. 13. yüzyılda büyük boyutlu taşlar, mimari bloklar ve sütun parçaları ile doldurulmuştur. Sarnıç dibinin güney bölümünde, sarnıç zemininde yer alan sığ bir çukur içinde İ.Ö. 2. yüzyıla ait 12 adet bronz Aigai sikkesi ele geçmiştir. Bilinçli olarak açılmış bir çukur içine yerleştirilen sikkeler, sarnıcın Helenistik dönemdeki ilk kullanım evresinde, bir anlamda sunu olarak bırakılmış olmalıdır. Sikkeler, daha sonraki dönemlerde sarnıcın temizlenip kullanılmasına rağmen, zemindeki çukur içinde kalmaları nedeniyle korunmuş olmalıdır.
GYMNASİON
Kentin gençlerinin fiziksel ve zihinsel eğitimleri için kullanılan Gymnasion, tiyatro ve tapınaklar ile birlikte tasarlanmış yapı grubunun bir üyesidir. Bu alandaki yapıların tamamı, uzunluğu yaklaşık 220 metre olan bir teras duvarı ile oluşturulmuş bir düzlükte yer almaktadır. Gymnasion, doğu ve kuzey kenarında iki katlı portiko ile sınırlandırılmıştır. Birinci katın Dor düzenindeki sütunları ve köşelere rastlayan ikiz sütunlar devrildikleri yerde görülmektedir. İkinci katın korkulukları ve ayrıntıları taş yığını içinde yer almaktadır. Yapıya doğudan olasılıkla bir anıtsal kapıdan girilmekte ve ortada açık hava eğitimi için boş bir avlu yer almaktadır. Pergamon’da ele geçen Attalos II Dönemi’ne ait ephebos listelerinden, bazı Aigai’li gençlerin eğitim için Pergamon’a gönderdikleri de anlaşılmaktadır.
TİYATRO
Aigai Tiyatrosu manzaraya bakan tipik bir Hellen tiyatrosu görünümündedir. Aigai’de görülen ve tam bir yarım daire olmayan oturma yerleri Pergamon tiyatrosu ile benzerlikler göstermektedir. İki kısımlı bir oturma bölümüne sahip olduğu sanılan yapının tümü toprak altında yer almaktadır. Helenistik Dönem’de kurulmuş olan sahne yapısı Roma Dönemi’nde değiştirilmiştir. Sahne dolgusu içinde görülen süslü mimari parçalar, sahnenin klasik Roma geleneğine uygun yüksek bir dekora dönüştürüldüünü göstermektedir. Oturma yerlerinin en üst sınırını belirleyen korkuluk taşları sahne ortasına kadar sürüklenmiştir. Doğu kenarındaki tonozlu vomitoriumlar tiyatroya geç Hellenistik veya Roma döneminde yapılmış eklerdir ve rahatça girip çıkmayı sağlamaktadır.
ATHENA TAPINAĞI
Tiyatronun üst bölümünde yer alan kent duvarlarının üzerindeki düzlükte ve batıya doğru bir akropolis gibi uzanan kesimde bir tapınak yer almaktadır. Söz konusu tapınağın tanımlanmasına yönelik net veriler olmamakla birlikte, konumu itibariyle Pergamon Athena Tapınağı’nı anımsatması nedeniyle Athena Tapınağı olarak değerlendirilmiştir. Aigai Athena Tapınağı 11,40 × 19,35 m ölçüleriyle Pergamon Athena Tapınağı’ndan biraz küçüktür.
Bugüne kadarki AİGAİ Etkinliklerimin listesi:
Tarih | PARKUR | REHBER |
17.07.1994 | Çaltıdere Kalabak,AİGAİ,Apollon Tap. | Zafer Gürhan |
18.06.1995 | Güzelhisar Barajı,AİGAİ | Zafer Gürhan |
7.12.1997 | Yeni Şakran AİGAİ (10km.) | Zafer Gürhan |
7.05.2000 | Şakran YuntdağıKöseler,AİGAİ(14km) | Zafer Gürhan-A.Dağlı |
17.02.2019 | YuntdağKöseler,Apollon T.,AİGAİ | Zafer Gürhan |
Harika olmuş..İnsan imreniyor..
Gerçekten öyle oldu. Başta Zafer Gürhan olmak üzere bütün arkadaşlarıma teşekkür ederim. Katılamayanlar da benim paylaşımlarımla yetinmiş olacaklar. Murat Bey, şayet benim paylaşımım için “Harika olmuş” demişseniz ayrıca çok teşekkür ederim.