Salt Lake City şehrinin en önemli gezilecek mekanlarından birisi olan Antilop Adası, çöl ortasında bir içdeniz gibi yeralan Büyük Tuz Gölü(Great Salt Lake) gölünün güneyinde yaklaşık 113 km kare büyüklüğünde bir ada. İlk bakışta kocaman hantal bir kara parçası gibi gözüken adanın, göl şehir ve özellikle çevredeki dağlarla yarattığı muhteşem manzaralardan başka bir özelliği yokmuş gibi gözükse de, biraz yakından incelendiğinde pek çok tarihi ve doğal güzellerini görebildik.

Salt Lake City’de ikamet eden büyük oğlumuz Cem Yüksel ve eşi Masha ve de torunumuz Maya ile birlikte sabah kahvaltısından sonra yola çıktık. Bu, otomobille yaklaşık 2 saat kadar sürecek, ilk uzak mesafe gezimizde Antilop Adası’nı ziyaret etmeye karar vermiştik. Maya henüz 4.5 aylık bir bebek ama, Masha şayet hava şartları uygun olursa birlikte hiking bile yapabileceğimizi söyledi!

Salt Lake City kuzeyinde yeralan ve ABD’deki literatürde “Amerika’nın Ölü Denizi(American’s Dead Sea)” olarak nitelendirilen Büyük Tuz Gölü’nün prehistorik buz çağında 50 000 km kareden büyük olduğu belirlenmişken, zaman içinde küçülerek bugün 11500 km karelik Marmara Denizi’nin yaklaşık yarısı kadar, 120 km boy ve 45 km eninde bir göl haline gelmiştir. Göle akan nehirlere karşın gölden bir çıkış olmadığından okyanustan 4 misli tuzlu olan gölde kolaylıkla yüzülebilmektedir. Ancak çeşitli sinekler ve birkaç özel canlının yaşamını sürdürebildiği göldeki en kıymetli mekan  Antilop Adası’dır.

Devlet parkı olarak belirlendiği için belli bir ücret ödenerek girilen Antilop Adası’nı karaya bağlayan yolunun her iki tarafındaki sığ göl sularında çeşitli kuşlar gördük. Günün her saatinde çevredeki dağların sudaki akisleriyle oluşan güzel manzaralar fotoğraf çekme meraklılarını tatmin etse de özellikle gurup renkleri en muhteşem görüntüler yaratmaktaymış.

Antilop Adası’nda yüzme dahil pek çok aktivite yapılabilmekte. Mevcut marinadan yararlanılarak su sporları düzenlenebiliyor. Toplam yaklaşık 60 km tutan hiking, atçılık ve dağ bisikleti parkurları hazırlanmış. Engelliler de düşünülerek otopark gölgelik barbekü tuvalet ihtiyaçlarını karşılayarak pek çok kamp alanları yapılmış. Ayrıca adanın çeşitli uygun seyir noktalarında yeme içme ortamları adaya günübirlik gelenlerin en çok uğradıkları yerler arasında. Biz de bir noktada karnımızı doyururken adanın meşhur bufaloburger sandviçlerinden yedik.

Adaya ismin veren antiloplarla  ilgili bir nota rastlamadım ama adanın her tarafı bizim bizon diyebileceğimiz buffalolarla dolu. O kadar  çoklar ki zaman zaman yollardan karşıya geçtiklerinde trafik aksayabilmekte;  ancak ne gam: Amerikalılar bu fırsatlarda hemen araçlarını durdurup bol bol fotoğraf çekiyorlar! Bizim gariban Anadolu öküzleri bu manzaraları görseler pek gıpta ederlerdi herhalde!
Antilop adası hakkında her türlü bilgi, fotoğraf , hediyelik eşyalar girişe yakın bir bölgedeki ziyaretçi merkezinde sergileniyor. Adaya gelince başlangıçta buraya gelinmesi daha uygun oluyor. Yeterince bilgilendikten sonra ada insanın gözünde daha bir değerli dünya parçası halini alıyor.

Antilop Adası’nın tamamını araçla dolanmaktansa belli başlı noktaları ziyaret ettikten sonra bir doğa yürüyüşü yapmaya karar verdik. Bunun için seçtiğimiz parkurun başlangıcına aracımızı parkedip, Maya dahil(!) hep birlikte tırmanışa geçtik. Doğal olarak Maya ve genç ebeveynleri geriden gelirken biz Ayşen’le biraz daha yukarılara çıkabildik. Bu hiking etkinliğinnin ayrıntılarını bir sonraki yazıma bırakarak ve de ada hakkında daha fazla ansiklopedik bilgileri internet ortamlarından kolayca bulabileceğinizi de hatırlararak, bu yazımı sonlandırmak istiyorum.

Aşağıdaki albümde bu etkinlikte çektiğim fotoğraflardan seçtiklerimle, Cem’in çektiklerinden de ekleyerek hazırladığım sunumu izleyebilirsiniz.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.