Salt Lake City’nin Wasatch bölgesindeki Rock dağlarının Little Cottonwood Canyon vadisinde kurulmuş olan Snowbird, kayak ve snowboard gibi kayma etkinlikleri yanında, kayma sezonu dışında da dağcılık, dağ yürüyüşü, tenis, balıkçılık gibi yaz aylarında yapılacak açık hava sporlarıyla da ünlü bir spor merkezi. Ününün asıl kaynağı olan kayma aktiviteleri bakımından bir çok yıl ABD’de birinci ve Kuzey Amerika olarak da ikincilikler kazanmış. Tesisler yüzlerce kış sporları meraklısına hizmet edecek sayı ve kalitede. Çalışan personel çok iyi eğitimli ve o kadar güzel davranıyorlar ki, her an her konudaki yardım ihtiyacınızı neredeyse sizden önce hissediyorlar!
Sabah kahvaltısından sonra hazırlıklarımızı bitirip yola koyulduk. Haftalardır süren kar yağışlı, sislerle kaplı günlerden sonra nihayet güneşli güzel haftasonu yaşıyoruz. Çevremizdeki dağların artık iyice alıştığımız karlı muhteşem manzaralarını izleyerek, yaklaşık yarım saat süren bir yolculuktan sonra Snowbird’e geldik. Otoparklardaki taşıtların çokluğunu görünce şehirde hiç otomobil kalmadı sanırsınız! Pırıl pırıl karlı yamaçlarda minik noktacıklar halinde gözüken kayakçılar adeta bir karınca kaynaşması gibi dağın yüzeyinde hızla aşağılara kayarken, birçok telesiyej hattından yukarılara devamlı kayakçı transferleri yapılıyordu. Bizim bineceğimiz Tram, biri mavi diğeri kırmızı renkli iki vagonuyla uzaklardan bile hemen dikkati çekiyordu.
Maya bebeği de güzelce giydirdikten sonra Tram tesislerinin girişine yürüdük. Bir alışveriş merkezi büyüklüğündeki birkaç katlı tesisin en üst katından dışarı çıkınca kayanlar kadar açık havadaki masalarda güzel havanın tadını çıkaran kayakçılarla da karşılaştık. Tam bu sırada alçalmakta olan mavi tram vagonunu görünce, oyalanmadan Tram aktarma noktasına yöneldik. Birçok giren çıkan kayakçı arasında elinde kayak malzemeleri yerine fotoğraf makineleri olan bir biz vardık. Biletlerimizi aldıktan sonra onlarca kayakçıdan önce bizi vagona aldılar ki rahat bir yere tutunalım diye. Zira vagonda ayakta duruluyor ve kayakçılar takımlarını ellerinde tutuyorlar.
Tram dolunca hareketlendi. Önce kendinizi büyük bir metal sepet içindeymiş gibi rahatsız hissediyorsunuz, zira yukarıya doğru ivmelenmeye çalışırken, hafifçe bir rüzgar bile çok büyük bir kütle de olsa vagonu sallıyabiliyor. Ancak yükselmeye başlayınca gördüğünüz manzaranın güzelliği karşısında büyülenmiş gibi herşeyi unutup sadece izliyorsunuz. Çamların sivri uçları altınızdan kayarken, karlı tepeciklerin üzerinden aşıyorsunuz. Aşağılarda çalışkan karıncalar(!) ağaçların arasındaki kayak parkurlarında kaynaşmaya devam ederken, bir uğultu halinde konuşan tramdaki kayakçıların görmeye alışkın oldukları manzarayı izlemek yerine bir an önce zirveye ulaşmayı beklediklerini düşünüyorum. Zira bizden başka fotoğraf video çeken, adeta herşeyi görmek istercesine sağa sola kıpırdayan yok!
Kayıtlara göre Tram yolculuğu 8 dakika sürüyor ve 884 metre yükseliyor. Toplam 125 kişi alan vagon havada 2,5 km’den fazla yol alarak 3 553 metre yükseklikteki bölgenin en yüksek noktalarından biri olan Hidden Peak zirvesine ulaşıyor. Bu zirvenin Mineral Basin denilen güney yüzünde bulunan birçok kayak parkurlarını kullanan kayakçılar için de ayrı bir telesiyej kurulmuş.
Tramdan çıkanlarla birlikte zirvede heyecanlı bir kalabalık oluşturduk: Biz çevremizdeki manzaranın güzelliğini izlemek ve fotoğraf çekmek için tram tesisinin çevresinde heyecanla dolanırken, kayakçılar hazırlıklarını bitirip sırayla zirveden aşağılara süzülüyorlar. Snowbird ve Mineral Basin’den gelen kayakçılarla dolan zirve düzlüğü sporcuların kaymalarından sonra yenileri gelinceye kadar kısa bir süre bizim gibi az sayıdaki turistlere(!) kalıyor. Burada kapalı bir dinlenme mekanı yapılmamış. Bu nedenle zirvedeki esinti güneşe rağmen oldukça üşütücü. Buna karşın Maya’yı taşıyan Masha penyesiyle durabiliyor!
Zirveden çevrenin görünümü hakkında bir fikir vermek için Cem’in çektiği kısa bir videoyu veriyorum:Snowbird’de Hidden Peak zirvesine inen helikopter – 16 Şubat 2013
Masha dışında hepimiz iyice korunmuş vaziyetteyiz ama fotoğraf çektiğim için eldiven takmadığımdan ellerimin epeyce üşüdüğünü hissediyorum. Buna rağmen, zirvelere tırmanarak geldiğimiz zamanlardakine benzeyen bir heyecanla, fotoğraf ve videolar çekiyorum. Birlikte de birkaç fotoğraf çekildikten sonra, bebeği üşütmemek için dönmeye karar veriyoruz.
Dönüş yolunda vagonda çok az kişi kalmıştık, zira diğerleri şu anda aşağılarda kayarak kış sporunun tadını çıkarıyorlar. Biz ise çıkarkenkine benzer heyecanla, gene birçok fotoğraf çektik. Tram istasyonuna geldiğimizde adeta bir rüyadan uyanmış gibiydik.
Bu bizim için, ya da en azından benim için, olağanüstü ve heyecanlı uçuştan sonra ayaklarımız tekrar karaya basınca birden çok acıktığımızı hissettik. Tesislerdeki bir çok beslenme noktalarından Masha’nın seçtiği bir Meksika restoranında(El Chanate Cantina) güzel bir yemek yedik ve akşamüstüne kadar dinlendik. Daha sonra gün batmaya doğru geldiğimiz yoldan evimize dönerken Salt Lake City üzerinde akşam sislerine bakıp dağdaki temiz hava ve berrak gökyüzünü özlemle hatırlamaktan kendimizi alamadık.
Bu küçük ama nadide gezimizde çektiğim fotoğraflardan hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.