Biraz bulutlu ve hafif serince bir havada yaptığımız etkinlik sabah 9:40 gibi YukarıKızılca Köyü’nden başladı. Köy meydanındaki, bahçesinde Atatürk Büstü bulunan cami önünde Ayhan’la bir hatıra fotoğrafına poz verdikten sonra oyalanmadan köyün dışındaki parkı terkedip, köyün hemen her noktasından zirvesindeki gözetleme kulesi de gözüken Mahmut Dağı’na doğru yürüdük.
Baharın bütün güzelliklerini yaşayan Mahmut Dağı, sol taraftaki Armutlu sivrilerinden en sağdaki kaya kütlesine kadar muhteşem bir panomarik manzara veriyordu. Bir taraftan bu güzellikleri de fotoğraflarken, panoramanın sağındaki kütlenin yanındaki yoldan yukarıya doğru yürümeyi sürdürdük. Bir süre sonra sola doğru patikaya girip yukarılara doğru tırmanışa devam ettik.
Genellikle dağların çam ormanı ile kaplı kısımlarında, zemindeki çam pürlerinin yoğunluğu nedeniyle, pek fazla çimen çiçek olmuyor. Bu nedenle Mahmut Dağı da çam ormanlarıyla kaplı olduğundan, ancak açık çimen alanlarda papatyalar, sarı çiçekler ve yer yer orkide cinsi kırmızı çiçekler görüyorduk. Özellikle mor çiçekli erguvanların güzelliklerini Ayhan birçok defa vurguladı.
Yukarılara doğru diklik artınca tempom düştü ve geride kalmaya başladım. Neyse ki Ayhan tempoyu çok güzel ayarladığı için fazla zorlanmadan tırmanmaya devam ettim. 800 metrelerdeki pınar etrafında mola veren bir grupla tanıştık. Manisa Celal Bayar Üniversitesi bünyesinden doğan grup kendilerine Spilos ismini vermişler. Önderleri Mehmet Güllüpunar ile tanıştık ve bir süre lafladık.
Buradaki molayı kısa tuttuk ve Spilos Grubu ile vedalaşıp tırmanmayı sürdürdük. Dağda yükselirlen sık sık durup hem nefesleniyorduk, hem de iyice aşağılarda kalan YukarıKızılca köyünün manzarasını izliyorduk. Bir süre sonra, aşağılardayken hiç ulaşılamayacakmış gibi uzaklarda duran zirve konisine yaklaşmaya başladık. Ulaştığımız en yüksek noktadan son zirve fotoğrafları çekip kaya kütlesinin duvar gibi dik yüzündeki geçitten mola yerine indik.
Çamların arasında bir vaha gibi duran mola yeri yemyeşildi. Pınarın serin sularından içtikten sonra ateş yaktık ve Ayhan Yörük bize muhteşem bir hamsi ızgara ziyafeti hazırladı. Güneşin sıcağı yorgun bedenimizi dinlendirirken, midelerimiz de bayram etti doğrusu!Ayni yere gelen Spilos grubunun zirveye gitmeyen kısmı da mola yerinde dinlendiler. Çok uyumlu ve saygılı bir grup olan Spilos’lu dağcı dostlar, molayı çok uzatmayıp, bizen önce inişe geçtiler. Biz bir süre daha molanın keyfini çıkardıktan sonra, sularımızı doldurup dönüş yoluna koyulduk.
Mahmut Dağı’nın klasik rotasından iniş özellikle yukarı kısımlarda çok diktir. Daha sonra eğim nispeten azalır ve neredeyse gökyüzünü hiç görmeden ağaçlar arasından traversler çizerek aşağılara kadar iner. Dolayısıyla diklikten dolayı iniş biraz daha çabuk biter ve köye yakın piknik alanına en fazla bir saatte ulaşılır. Nitekim biz de yaklaşık birbuçuk saatte köye indik. Köyde Ayhan’ın “Arife Teyzesi”nin evinde beraberimizde getirdiğimiz şişelerimizi zeytinyağı ile doldurduktan, ve ikramları yaprak sarmalarını lüpleyip kahvelerimizi de içtikten sonra hava kararmaya başlarken İzmir’e doğru yola revan olduk!
Bu güzel etkinlikte çektiğim fotoğraflardan seçtiklerimden hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.