NARDUGAN BAYRAMI- Konuk Yazar

Yazar Ömer Sabri KURŞUN 23 Aralık 2022

NARDUGAN BAYRAMI!..

Gece gündüz eşitliğinin başladığı gün…
21 Mart ve 22 Eylül’de güneşten gelen ışınlar ekvatora dik olarak gelir ve bu günler ekinoks olarak adlandırılır. Ülkemizde 22 Eylül’den itibaren sonbaharın etkileri daha çok görülmeye başlar. 22 Eylül 2021 tarihi, Sonbaharın ilk günü olarak kabul edilmektedir ve ekinoks olayı olarak ifade edilmektedir. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’de geceler, gündüzlerden uzun olmaya başlar.
Güney Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Kuzey Yarım Küre’de Sonbahar, Güney Yarım Küre’de İlkbahar başlangıcıdır.
Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz birbirine eşit olur. Bu tarih Kuzey Kutup Noktasında 6 aylık gecenin, Güney Kutup Noktasında ise 6 aylık gündüzün başlangıcıdır.

İnternet dünyasına girip küçük bir araştırma yaptığımızda yeni yıl kutlamalarının sonradan icat edilen bir adet olmadığını, çok eskilere dayanan bir gelenek olduğunu görüyoruz.
Örneğin bunlardan biri Nardugan Bayramı, bir başka deyişle yeni yıl bayramı.

Onlarca, Yüzlerce yıldır özellikle Hristiyan toplulukların NOEL adı altında kutladıkları bayram, aslında Türklerin ‘’ Yeniden Doğuş Bayramı ‘’ olduğunu biliyor muydunuz?..

Eski Türk tarihi araştırmacısı Zübeyir Batur, “31 Aralık olarak bildiğimiz yılbaşının sonradan yaşamımıza girdiğini, Türklerin yılbaşını günlerin uzamaya gecelerin kısalmaya başladığı 21 Aralık’ı 22 Aralık’a bağlayan geceyi” kabul ettiğini söylüyor bu konuda ki araştırmalarında.

Buradan yola çıkarak benim bu konuda okuduğum eserler ise bu fikri kayıtsız destekliyor. Kısaca bakarsak konunun özüne Nardugan bayramı nedir diye, ön Türklerde ve İslamiyet’in kabulüne kadar olan dönemde, Türkler ile Sümerlerde de aynı adla anılan yeni yıl bayramıdır.

Batı özentisi gençlerin ve ailelerin Noel’i kutlarken aslında Atalarının kutladığı Nardugan bayramını bilinçsizce kutladıkları görülmektedir. Nasıl mı?..
Araştırmalara göre Hristiyan âlemi, Noel bayramlarını Türklerden taklit etmiş, kendilerine kutsal bir bayram, gün ilan etmişlerdir. Biz Türkler ise öz bayramımızı yani Nardugan bayramımızı unutup Hristiyanların Noel’ini kutlar hale geldik.

Meydan Larousse’da, İsa evrenin nuru olarak algılanıyor ve bu olayın Pagan halklardan alınıp İsa’ya yakıştırıldığı yazılıyor. İnternette yazılanlara göre, İmparator Konstantin (324-337) zamanında İznik’te toplanan konsülde, 22 Aralık’ta güneşin doğumu için yapılan bu Pagan Bayramı’nı İsa’nın doğumu olarak 24 Aralık’a alınıyor ve Noel Bayramı deniliyor. Batı kilisesi ise, yani Katolikler 25 Aralık’ta kutluyorlarmış bunu. Çam süsleme ise ilk 1605’te Almanya’da görülüyor, oradan Fransa’ya geçiyor.
Ne kadar ilginç değil mi?.. Batı, en büyük bayramını göçebe, ilkel olarak tanımladığı Türklerden yürütmüş. Yeni yapılmakta olan çalışmalarla Batı’ya Türklerden kim bilir daha nelerin geçtiği ortaya çıkacak?.. Belki de yazının ve dillerin anası Türkler olduğu kanıtlanacak…

Yılın bu zamanlarında yurda soğuk getiren ve Soğuk Hanı olarak da adlandırılan Ayaz Ata isimli bir figürün ortaya çıktığı inanılıyordu. Nardugan Bayramı’nın simgesi olan Ayaz Ata; Türk, Altay ve Orta Asya mitolojilerinde, özellikle Kazaklar ‘da ve Kırgızlar ‘da Soğuk Tanrısı olarak geçiyor.
Mitolojiye göre; kendisi ihtiyaç sahibi insanlara yardım ederek, herkesi mutlu eden bir evliyaydı. Ayaz Ata çok yaşlı olduğu için bazen kendisine kızının veya torunun yardım ettiği inanılırdı. Ayaz Ata’ya yardım eden kıza da Kar Kız veya Ayaz Kız denirdi.

Şu anda Noel Baba olarak bilinen figürün Ayaz Ata ile benzerliği oldukça dikkat çekici olsa da Noel Baba, yakın bir tarihte ortaya çıkmıştır ancak Ayaz Ata, çok eski zamanlardan beri var olan bir Türk simgesidir.

Nardugan Bayramı ile ilgili ayrıntılara bakacak olursak Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Hanımın bu konuda Nardugan Bayramını en ayrıntısına kadar incelemiş ve bizlere Türk tarihine ışık tutmuştur

Her yıl 22 Aralık’tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanan Nardugan geleneğinin Türkler gibi anayurtları Orta Asya olan ve çeşitli nedenlerle Mezopotamya’ya göç eden Sümerlere Türklerden geçtiği, oradan da Anadolu kültürleri aracılığıyla Eski Roma’ya değin uzandığı ve günümüzdeki yılbaşının temelini oluşturduğu sanılıyor.
“Orta Asya steplerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşarak yaşamlarını sürdüren Türklerde güneş çok önemlidir. 21 Aralık günü en uzun gecedir ve ardından günler uzamaya, güneş daha çok görünmeye başlar. Bu yüzden 22 Aralık gününü Türkler çok önemser ve bu tarihten sonraki dolunayın çıktığı ilk günü yeni yılın başlangıcı kabul ederler.

Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Bunun tepesi, gökyüzünde oturan Tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzanıyor, buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz. Ülgen, insanların koruyucusu, o sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor. Türklerde güneş çok önemli…

Söylencelere göre; İslamiyet öncesi Türk inançlarında gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık tarihinde gece, gündüzle kıyasıya bir savaşa girer. Bu uzun savaştan sonra gün, geceyi yenerek zaferi kazanır. Yani günler uzamaya, güneş yüzünü daha çok göstermeye başlar. İnsanlar da güneşin bu zaferini, bir anlamda yeniden doğuşu, büyük bir sevinçle, büyük şenliklerle “akçam” ağacının altında kutlarlar.

Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor Türklerde. Bayramın adı Nargudan, nar=güneş, tugan, dugan=doğan. Doğan güneş. Astronomik olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, günler uzamaya başlıyor. İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşi geri verdi diye Ülgen’e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan. İnanca göre bu dilekler muhakkak yerine geliyormuş. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.

Bir Türk bayramı olan Nardugan, Türkler henüz İslamiyet ile tanışmadan önce kutlanan bir bayramdı. Nar güneş, dugan ise doğan anlamına gelir. Yani bu bayrama “doğan güneş” denir.
Nar gibi kızardı ifadesindeki nardan kastedilen şey Güneş’tir. Yani; “Güneş gibi kızardı.”
İnanışa göre; 21-22 Aralık günü, gece ve gündüz savaşır ve sonunda Güneş galip gelirdi. Bu zaferden sonra gelen ilk dolunayda yeni yıl kutlanır ve bu süreçte Türkler; yeni kıyafetler giyer, özel sofralar kurar, evlerini temizler, kutlamalar yapar ve ailecek bir araya gelirlerdi.

Bu gelenek önce Türkler ile bağlantısı olduğu düşünülen Sümerlilere geçti. Arkasından Anadolu üzerinden Avrupa toplumlarına yayıldı ve buralarda benimsendi.
Hayat ağacına bağlı bir diğer inanç da bu ağacın göğü tuttuğu ve göğün insanların üstüne çökmesine engel olduğu yönünde…

Yazılana göre akçam ağacı yalnız Orta Asya’da yetişiyormuş. Filistin’de bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa’ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor. İsa’nın doğumu ile hiç ilgisi yok. Doğum, güneşin yeniden doğuşu…

Bir “yeniden doğuş” olarak görülen bu bayramda, Türkler hayat ağacı olduğu inandıkları akçam ağacını süsler ve ateş yakarak etrafında dans ederlerdi. Törende inderbay denilen bir oyun oynanırdı.
Akçam ağacı, ne yaz ne de kış yapraklarını dökmediği için ona hayat ağacı gibi bir anlam atfedilmişti.
Tören sırasında ağacın altına hediyeler konur, ağaca renkli bez parçaları bağlanır ve yeni yıl için dilek dilenirdi. Bu hediyeler Tanrı Ülgen’e sunulmak üzere hazırlanırdı.
Türker’den gelen bu ağaç süsleme geleneği, Avrupa’ya Noel ağacı âdeti olarak yayıldı.

Anadolu’da dokunan halı, kilim ve işlemelerimiz de motif olarak bugün hâlâ görülen Akçam ağacının sadece Orta Asya’da yetişen kutsal bir ağaç olduğu söylenir. Türklerin, tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir “Akçam ağacı” bulunduğuna inanılırdı. Bu ağacın tepesi, gökyüzünde oturan tanrı “Ülgen ”in sarayına kadar uzardı ve bu ağaca da “Hayat ağacı” denirdi…

Özenti batı aşığı gençler Noel’i kutlaya dursun. Biz asil Türkler bayramımıza sahip çıkarız.
Tüm Türk milletinin Nardugan yani Yeniden doğuş bayramını kutlar, esenlikler getirmesini yüce Rabbimden dilerim.

#öskurşun#

Faydalanılan Kaynaklar:
Sümerolog (Muazzez İlmiye ÇIĞ)
Eski Türk Tarihi araştırmacısı (Zübeyir Batur)
Meydan Larousse ve Google

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir