“KALİFORNİYA’DA BİR PETKİM’Lİ – 15 Şubat 2001 / 7 Mart 2001” gezi notlarımın DEVAM YAZISI (2/14)
16.02.2001
Oakland-Glenfield Avenue-BMW323-Park Avenue-Piedmont-Wells Fargo-Safeway-Berkeley-Chinese Restaurat-Berkeley Frontwater-Costco
Dün gece deliksiz 7 saat uyumuşum, böylece uzun uçak yolculuğu yorgunluğumu üzerimden attığımı hissediyorum. Güneşli güzel bir sabah. Penceredeki jaluzileri aralayıp dışarıya baktım. Oakland’da ilk sabahımız. Sakin bir sokak Gledfield Avenue. Yolun iki tarafında ABD için çok mütevazi sayılacak evler, daha doğrusu villalar var. Evler birbirine yakın, bahçeleri çok büyük değil. Yolun iki tarafına otomobillerini park etmişler. Genelde bu sokakdaki otomobiller de mütevazi sayılır.
Elif’in Station Vagon Volvo’su da kaldırım kenarında duruyor. Evin altındaki kapalı garajda ise 2000 model BMW323 var! Bugün onunla gezeceğiz. Bu 36,000 $ değerinde enfes bir şey! Bir şey diyorum, zira benim için otomobilden çok daha fazla! Nasıl yani derseniz: Adeta küçük bir ele avuca sığmaz jet! Atak, güçlü, güvenli ve de konforlu. Sadece müzik sistemi bile bu taşıta binme isteği uyandırıyor. BMW’yi kullanmayı düşünmüyorum, zira çok kıymetli, çekinerek kullanmama neden olur.
Herkes kalkınca güzel bir kahvaltı yaptık. Ayla Abla’nin Türkiye’den getirdiği beyaz peynir de kahvaltıya katılınca pek güzel bir ziyafet oldu. Havuç suları içerek kahvaltıyı bitirip, çıkmak üzere giyindik. Bugün Elif’in okuluna, yani Berkeley Üniversitesi’ne gideceğiz. Önce küçük bir Oakland turu, sonra Berkeley.
Giyinip bahçeye indim. Bahçe, daha önce söylemiştim çevredeki diğer bahçeler gibi küçük. Arkada yerden biraz yükseltilerek balkon hizasına getirilmiş bir ahşap oturma mahali var. Etrafta çin gülü veya zakkum benzeri çeşitli çiçekli bitkiler, bazı ağaçlarda koyu mor, bazılarında turuncu renkli çicekler var. Önden, arkadan evin birkaç fotoğrafını çektim. Sokağı ve karşıdaki evi de. Karşıdaki iki katlı orjinal mimarideki ev bir sanat merkezi. Üzerinde “The Glenwiev Performing Arts Center” yazılı bu evde sanat faaliyetleri yapılıyor; müzik ve dans ağırlıklı sanırım.
Herkes bahçeye inince Elif garajdan afilli BMW’yi çıkardı. Gerçekten çok güzel araba. Hemen yola koyulduk. Bizim ev Park Avenue kavşağına çok yakın, sağa dönüp yukarıya doğru yöneldik. Hemen daha bu caddede evlerin güzelliği arttı. Ayşen Elif’e daha yavaş sürmesini söylüyor çevreyi doya doya seyretmek için! Elif de “Bunlar ne ki?” diyor, cevap olarak. Bizi yakındakı Piedmont‘e götürecekmiş ki, esas orada çok güzel evler varmış.
Park Ave’de fazla ilerlemeden sola döndük ve Piedmont Mahallesine girdik. Burası gerçekten harika evlerin olduğu bir bölge. Burada sadece Oakland ve San Fransisko’nun değil belki ABD’nin en zenginleri de kalmakta. Burada da evlerin bahçeleri çok büyük değil, ama evlerin mimarileri ve bahçelerden gözüken çiçek ve ağaçlar çok güzel. Genelde bahçelerin çevreleri yüksek duvarlarla çevrili değil. Çoğu 2 katlı bazıları tek katlı. Kıvrıla kıvrıla dolanan sokakta yürürseniz evlerin içini görebilirsiniz. Bir korunma ve saklanma telaşı içinde değiller. Elif’e evde tek başına kalmaktan korkup korkmadığını sorduğumda bana buraları kastederek, hiçbir hırsızın kendi mütevazi evine dikkat etmeyeceğini söylemişti. Hakikaten haklı, ben de hırsız olsam bu mahalleye gelirdim! O kadar çok zengin ev var ki, hırsız da nereye gireceğini şaşırır herhalde! Şaka bir yana buralarda hırsızlık vakaları pek olmuyormuş.
Piedmont oldukça büyük ve karışık bir mahalle; yabancılar yolunu kaybedebilir. Zira San Fransisko’nun aksine sokaklar habire kıvrıla kıvrıla ilerliyor ve pek çok çıkmaz sokak var. Çıkmaz sokakların girişinde “Not a Through Street” yazılı. Genelde sokak ve caddelerde yönlendirici levhalar ve bilgi veren yazılar bol ve yeterli. Etrafdaki tüm otomobiller yeni model; çoğu lüks ve büyük. Amerikalılar sakin ve saygılı taşıt kullanıyorlar. Kurallara da kesinlikle uyuyorlar. Zaten uymak da zorundalar, zira cezalar çok ağır. Örneğin dün Elif yanlış şeride girmiş ve yakalanmıs, cezası 271$! Düşünün, bir daha bu yanlışlık yapılır mı? Dalgınlık da şu: O saatte o şeride içinde en az 3 kişi olanlar girebiliyormuş. Yani sadece bir trafik düzenlemesi, evrensel bir kural hatası bile değil!
Yolumuzun üstünde bir alışveriş bölgesine geldik. Buradaki Wells Fargo isimli bankada Elif, Ayla Abla ve bizim nakit dolarlarımızı hesabına yatırdı. Zira burada kimse üstünde çok fazla nakit taşımıyor. Üzerinde 100 dolar olan biri bile garipsenebilir diyor Elif. Bize istediğimiz zaman hesabından çekip harçlık verecek!
Safeway isimli bir markete girdik. Birkac küçük alışveriş yaptık ve ilk fotoğraf filmimi tabettirmek üzere bu magazaya verdik. 3” ebadindaki bir takım 36 fotoğraf 3.99 $. Yarın alacağız neticesini; bunlar daha ziyade hava meydanları ve uçaktan çektiğim fotoğraflar.
Daha sonra Berkeley şehrine geçtik. Burasını yaratan Berkeley Üniversitesi. Oakland’ın aksine burada sokaklar epeyce kalabalık. Üniversitenin içinde de doğal olarak çoğu genç olan öğrenciler var. Çevrede çok güzel çiçekler ve ağaçlar var. En çok bulunan ağaç, tahtası kavuniçi renkli olduğu için, Redwood Tree denilen ağaç. Alt kısımı daha geniş gövdesindeki kabuklar, bazı yerlerde dökülmüş. Oldukça görkemli bir görünüşü var. Uzaktan iğne yapraklı gibi duruyor ama 1-1.5 cm boyunda 2-4 mm eninde yassı yaprakcıkları var. Kendine has bir aroması var bu yaprakların. Burada sincaplar çokmuş, ama biz görmedik. Zira hava güneşli olsa da gene hafif serin, onlara soğuk gelmiş olabilir. Kumru büyüklüğünde, göğüsleri turuncu kuşlar gördük dallarda. Üniversitenin sembolu ayı olduğundan pek çok ayı heykeli ve simgesi gördük. Ayrıca binalar arasıında pek çok insan figürü heykeller ve modern heykeller var. Binalar görkemli ve çok büyük değiller, ama hepsinin kendine özgü bir mimarisi var. Bina içleri çok sıcak görünümlü. Bir çok duyurular ve bilgilendirme levhaları var. Burasının havasını Boğaziçi Üniversitesi’nin havasına benzettik. Sanki bir gömlek büyüğü gibi. Etrafta pek çok Öğrenci Evi var. Buralara girmek oldukça zormuş. Öğrenim ve mali durum araştırmaları sonunda sıradaki yüzlerce kişi arasından seçiliyorlarmış. Çevrenin güzelliği bizi öyle etkiledi ki keşke bizim oğlanlar da burayı görseler ve buralara gelmek için çaba harcasalar diye düşünmekten alamadık kendimizi.
BMW’yi parkettiğimiz yere yakın açık yüzme havuzları var. Bizler montlarla gezerken burada insanlar yüzüyorlar! Hatta güneşlenenler bile var. Ama beni en çok havuzun kuralları etkiledi; hemen girişe yazmışlar. 20 kusur sayıdaki bu kurallar, sadece Cankurtaran olduğunda havuza girilebileceğini bildiren ilk madde ile başlıyor. Oysa eminim ki buraya gelenler çok iyi yüzüyorlardır. Öyle imrendim ki hiç sormayın! Hepsi mantıklı ve gerekli bu kurallar, özgürlükler ülkesi denilen Amerika’nin gerçekte bir kurallar ülkesi olduğunu ve böylece herkesin gerçekten de o kurallar içinde özgür olabileceğini düşündürdü.
Öğle yemeği için Elif bizi daha çok öğrencilerin gittiği bir Çin lokantasına(Chinese Restaurant) götürdü. Tavuklu sebzeli yemekler ısmarladık: Brokoli Chicken, Cashew Chicken, Chicken with Vegetables. Siparişi aldıktan sonra bize ikram ettikleri çayı demlikle getiriyorlar, özel bardaklara kendimiz servis yapıyoruz. Çayı sevdik ve yemekten sonra gene istedik. Çaydan sonra seramik taşlarda çorbalar geldi. Özel soslu tavuk suyu içinde enginar benzeri haşlanmış sebze parçaları olan oldukça lezzetli bir çorba. Yemekler çok büyük tabaklarda servis edildi. Tas şeklini almış beyaz tatsız tuzsuz pilavın yanında çeşitli sebze parcaları ve mantarla karışık tavuk parçaları özel soslarla zenginleştirilmiş. Birbirimizin tabaklarındakileri tattık. Oldukça doyurucu bir yemek oldu.
Yemekten sonra biraz daha Berkeley’de gezdik. Burası daha önce dediğim gibi sokakları kalabalık bir şehir. Oldukça bol otomobil var. En ilginç trafik kuralı burada iyice belirgin olarak gözüktü: Pek çok insan olduğu için pek çok yaya gecidi var doğal olarak. Taşıtlar mutlaka, evet mutlaka önce yayanın geçmesini bekliyorlar! Burası adeta yayaların krallığı! Adımını yola attığın anda hemen duruyorlar, hem de size uzak bir yerde, burnunuzun dibinde değil. Böylece sık sık geçişler yaparak krallığımızın tadını çıkardık! Bir de Stop Kuralı var ki son derece kullanışlı. Stop levhası olan her yerde her taşıt mutlaka duruyor. Böylece kavşaklarda taşıtlar sıra ile ve çok düzenli bir sekilde ilerliyorlar. Herhalde şöförler cok sıkılıyorlardır her stopta durmaktan, ama trafik ışıkları olmaksızın trafik çok düzenli akmış oluyor. Bu kuralı da çok sevdim. Bu kural da tıpkı ötekiler gibi çok sıkı takip ediliyor. Bir defasında Ergun Stop’dan yarım metre ileride durmuş ve de, inanılmaz! 160 $ ceza yemiş!
Elif daha sonra bizi Berkeley Marinasi(Berkeley Frontwater) dediği bir bölgeye götürdü. Denizin içine doğru uzanan 6-7 metre genişliğinde ahşap bir köprü. Biz sonuna kadar gitmedik. İnsanlar buradan balık tutuyorlar veya yürüyüş yapıyorlar. Bir kısmı da sahildeki otoparktan denizi seyrediyorlar. Burası aslında bir park. Pek güzel ağaçlar var . Büyük ardıçlar oldukça güzeldi. Ayşen habire ağacların fotoğraflarını çekmemi istiyor! Burada en çok martı kuşları ve heryerde koşuşturan sincaplar var. İnsanlardan pek korkmuyorlar. Bazan kayaların üstüne çıkıp denizi seyrediyorlar ki hallerini seyretmek pek keyifli. Hele martılar neredeyse 1 metre yakınımızda olabiliyorlar. Bazı beyaz martılar pek besili ve temiz görünümlü. Çevredeki tahta piknik masalarında bırakılanları didikleyip çevreyi kirletiyorlar. Bazıları da denize uzanan köprüdeki elektrik lambalarının tepelerine kurulup yandan yandan bizleri seyrediyorlar. Çok uzaklarda şehir siluetleri var. Bugün görüş iyi imiş, zira çoğunlukla sis kaplı olduğundan karşılar gözükmezmiş. Bugün San Fransisko Downtown ve Golden Gate Köprüsü gayet iyi gözüküyor. Yarın San Fransisko’ya gitmeyi planlıyoruz.
“Berkeley Waterfront” gezisi bitince Costco(kasko okunuyor) alışveriş merkezine gittik. Burası hemen Berkeley’e bitişik Richmond’da. Oldukça büyük bir alışveriş merkezi. Türkiye’dekilerden daha büyük. Şöyle anlatayım, bilardo masası bile satıyorlar! Özel indirimli benzin istasyonu bile var. Costco’dan alışveriş için üyelik gerekiyor. Üyeler herşeyi maliyetine alıyorlar, Costco’ya sadece üyelik aidati yetiyor! Burada indirimli benzinin galonu(4 litre) 1.75 $, dışarıda galonu 1.98 $. Herkes benzini kendisi alıyor. Üyelik kartı ve kredi kartını okutuyorsun sonra istediğin kadar doldur!
Costco’dan nefes alan yağmurluklar aldık Ayşen’le. Ayşen pek beğenmedi ama pek ucuz: takımı 50 $’dan biraz az. Ayla abla 20 küsür dolara telsiz telefon aldı. Herşey çok ucuz ve kaliteli. Yiyecek ve meyva aldık. Burada kasiyerler ayni zamanda torbaları dolduruyorlar!
Eve gelince mevvalara saldırdık. Özellikle mango çok ilginç geldi; armut kavun arasında bir meyva. Costco’daki Meksika’lı havalı konuşkan bayanın övdüğü kadar varmış. Kabuğu armut gibi soyuluyor, ortasında yassı büyücek bir çekirdek var. Şeftali çekirdeği gibi meyvaya sıkı sıkı yapışık. İçi sert turuncu kavun gibi. Hoş bir lezzeti var. Akşam yemeğini Elif’le birlikte yedik; fırında somon balığı, pilav ve şarap( Chardonney-Earnst Gallo Vinery). Ayla Abla ve Ayşen erkenden uyudular; biz 22’ye kadar lafladık. Yarın The North Face’in Berkeley’deki mağazasına gidip dağcılık eşyalarına bakacağız.
Not: 16 Şubat 2001 günü çektiğim(33 adet) aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.