“KALİFORNİYA’DA BİR PETKİM’Lİ – 15 Şubat 2001 / 7 Mart 2001” gezi notlarımın DEVAM YAZISI (6/14)
22.02.2001
(Oakland)
Bugün evdeyiz, yarın başlayacak 4 günlük gezimizin hazırlıkları yapılacak. Elif okula gitmeden önce Montery, Carmel ve Santa Barbara’da kalacağımız otellerin rezervasyonlarını yaptı. Bizler de evde temizlik yaptık ve yemek hazırladık.
Çocuklara mail attım; kitap dergi okudum. Öğleden sonra dışarı çıkıp küçük bir Oakland turu attık. Glenfield Ave, Park Ave, Wellington Ave, Diamond Park ve diğer sokaklardan geçip Park Ave’den döndük. Dönüşte yağmur başladı. Arapların işlettiği marketten un alıp eve geldik.
Böreğe ilave olarak çörek ve kurabiye yapıldı. Yarınki yolculuk için yiyeceklerimiz hazır. Elif geldikten sonra akşam yemeği yedik ve fazla oyalanmadan yattık. Yarın uzun bir gün olacak!
23.2.2001
(San Mateo-Half Moon Bay-Seventeen Mile Drive-Santa Cruze-Monterey-Best Westeren Park Crest Motel)
Sabah güzel bir kahvaltı yaptık. Elif telefon ve e-mail işlerini hallettikten sonra eşyalarımızı Volvo’ya yükledik ve yola koyulduk. 4 gün sürecek seyahat başladı. Programımız şöyle: Okyanus kıyısından giderek ilk gece Monterey’de kalacağız, ertesi gece Carmel ve son gece de Santa Barbara’da konaklayıp otobandan Oakland’a döneceğiz.Elif Volvo’yu benim kullanmamı istiyor, çünkü haritadan yol takip edecek ve rotamızı yönetecek. Monterey’e otoyoldan değil okyanus kıyısından, yolu biraz uzatarak ama geze geze gitmeye karar verdik. Böylece okyanusa ulaşmak için Batı yönüne yöneldik ve San Fransisko’nun en uzun köprüsü olan San Mateo köprüsünü geçtik.
Yapıldığı 1929 yılında Dünyanın en uzun köprüsü olan San Mateo Hayward Bridge 6.8 mil uzunluğunda. Gerçekten çok uzun bir köprü. Körfez fazla derin olmadığından ayaklar üzerine inşa edilmiş. Belli yerlerde sudan yükselerek köprünün iki tarafına geçişi sağlıyor. Bay Bridge gibi iki katlı değil.
San Mateo köprüsünü geçip karşı taraftaki Half Moon Bay bölgesinden Okyanusa geldik. Buralarda otomobil park alanları, restroomlar(WC), piknik masaları, hatta bazı yerlerde sabit piknik mangalları bile var.
Otomobilden çıkıp okyanus havası aldık. Okyanusun serinliği hissediliyor. Dalgalar kıyıda geniş kumsallar yapıyor. Dalgalar çok büyük değil. Ama su çok soğukmuş. Yazın bile suyun çok soğuk olduğunu söylüyor Elif.
Okyanus kıyısında bu tip pek çok dinlenme noktaları var. Bir tanesine girişte ödenen 2$ tutarındaki fişi ön cama takıyorsunuz, o gün bütün sahil girişleri için başka ödeme yapmıyorsunuz. Bu o kadar yaygın ki otomobil firmaları cama şeffaf mandallar yapmışlar.
Yollarda hız sınırlamaları belirtiliyor. Bizim otoban dediğimiz yollara Freeway deniyor. Freewaylarda hız genellikle 65-70 mil/saat olabiliyor. Aklıma gelmişken yazayım, burada arka koltuklarda da emniyet kemeri takma zorunluğu var!
Gezilecek güzel yerlerden biri olan 17 Millik Tur diye tercüme edebileceğimiz Pebble Beach’deki Seventeen Mile Drive bölgesinin girişinde, özel giyisili zenci bir bekçi 7.75$’lik bilet kesti. Orman içindeki bu sakin ve ıssız yerleşim bölgesinde pek çok güzel ev var. Bir süre sonra yol okyanus kıyısına yöneldi. Çevredeki yapıların geniş çimenlik alanları var. Elif burada bölgenin en ünlü golfçularının golf oynadıklarını söyledi. Golfçuları taşıyan yanları açık küçük taşıtlar gördük. Hava serin olmasına karşın pek çok golf oynayan vardı.
Bize verilen tur haritasına göre numaralandırılmış yerlerde durarak, pek çoğu okyanus manzarası olan görüntülerin fotoğraflarını çektim. Bizim gibi buraları gezen yabancılar var. Japon veya uzak doğulu turistler ellerinde fotoğraf veya video kameralarıyla habire görüntü alıyorlar.
Seventeen Mile Drive’i bitirdikten sonra sahilden Santa Cruzo’ya kadar gittik. Bu ara hemen yazmalıyım Elif programımızı revize etti: Arabadan telefonla arıyarak 2. ve 3. Geceleri, yani Carmel ve Santa Barbara otel revizyonlarını iptal etti; yerine 2. ve 3. Gece için San Luis Obispo ve Los Angeles’da otel rezervasyonları yaptı. Zira Santa Barbara Los Angeles’e çok yakın, yaklaşık 100 mil gibi. Öyle olunca bu kadar yaklaşmışken Los Angeles’e geçmemek çok yazık olacaktı.
Santa Cruzo’da Elif, AAA(Tripley diye okunuyor) kuruluşundan gideceğimiz yerlerin haritalarını ve AAA’nin yeni seyahat kataloglarını aldı. AAA’ye üye olanlara otellerde indirim yapıyorlar ve bu tür harita ve kitapları ücretsiz veriyorlar.
Santa Cruzo’dan devam edip kıyıdan kıyıdan Monterey’e geldik. Burası da sevimli bir sahil kasabası. En önemli özelliği burada bir okyanus araştırma merkezi olması ve bu merkeze ait büyük bir akvaryum sergisi var. Okyanusun buraya yakın kısmında 10 000 feet derinliğinde uzun bir vadi, bu araştırma merkezinin burada kurulma nedeni. Yarın sabah Akvaryum’u gezeceğiz; Elif 5 saatimizi alır diyor!
Monterey’de sahil tarafına gittik ve Volvo’yu parkmetre kontrollu bir park yerine koyduk. Bu memlekette beleş park yeri bulmak zor, belki de imkansız! Heryerde parkmetreler var. Bu parkmetelerde metal para veya kredi kartı çalışıyor. Para attıktan sonra yeşil ışıklı göstergesinde kalan süre yazıyor. Süre bitince göstergede kırmızı ışık yanıyor. Bizim parkettiğimiz yerdekinde şunlar yazılıydı: Regulated Parking. Park card 15 minutes for each Quarter, 3 minutes for each Nickel, 6 minutes for each Dime. 9 am to 8 pm no exceptions.
Biz 45 dakikalık para atıp sahil kıyısında turladık. Önce Monterey deniz manzaralarının fotoğraflarını çektim. Sonra insanların yürüyüş, koşu, bisiklet ve tekerlekli paten yaptıkları yoldan yürüyerek teknelerin bağlandığı, yiyecek ve hediyelik eşya satan cıvıl cıvıl Old Fisherman’s Wharf bölgesine geldik. Gece bu renkli dünyayı gezme kararı alarak arabaya döndük ve otelimizi bulduk.
Monterey Best Western Park Crest Motel oldukça şirin bir motel. Yazın sezonda 229 $ civarında fiyat talep edilen 2 büyük yataklı bir odayı AAA indirimiyle vergiler dahil 78.44 $’dan tuttuk. Gardolap, klima, çift lavabolu banyosu, TV, buzdolabı, çay-kahve makinesi, masa ve koltuklarla geniş ve ferah bir oda. Bütün motel tek katlı; odalar tren gibi yanyana dizilmiş. Odaların önü parkyeri. Gündüz kullanılan ısıtılmış yüzme havuzu ve hot tub, hemen ofisin(bizde reception deniyor) karşısında. Ofisin yanındaki odada sabah kahvaltısı veriliyor. Kahvaltıda kızarmış ekmek, tereyağ, reçeller, tatlı çörekler, çay, kahve, ve portakal suyu mevcut.
Otele yerleşip sıcak banyolarımızı yaptık ve beraberimizde getirdiklerimizle karnımızı doyurunca bir daha dışarı çıkmaktan vazgeçtik. Biraz TV seyredip erkenden yattık.
Not: 23 Şubat 2001 günü çektiğim(26 adet) aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.