“KALİFORNİYA’DA BİR PETKİM’Lİ – 15 Şubat 2001 / 7 Mart 2001” gezi notlarımın DEVAM YAZISI (13/14)
04.03.2001
Oakland-Ross-Sportmart-Key Mart
Bugün yağmurlu bir sabaha uyandık. Hanımlar yataktan çıkar çıkmaz Oakland yollarında yürüyüşe gittiler. Ben de koşu yapmaya karar verdim. Önce Can’a bir imeyil attım ve dönüş programımızı bildirdim. Cem bizi İzmir Hava Limanından alsa çok iyi olacak dedim. Yürüyüşçülerin dönüş saatine yakın Ergun aradı Türkiye’den, biraz lafladık. Elif’in kendisini Keremler’den aramasını istedi.
İlk koştuğum günkü rotam için Glenfield’den sağa aşağıya, Woodruff’tan koşup otobana kadar gittikten sonra MacArthur’dan sağa aşağı devam ettim. Daha sonra iniş çıkışlar yapıp benzinciden sağa ve karşıdan aşağı yönelip Tristen Glen’e varınca sağa yukarı yöneldim. Bu yol Park Ave’ye kadar devam ediyor. Ancak çıkış çok uzun sürünce bayağı yoruldum, hatta son kısma doğru 100 metre kadar yürüdüm. Bu sırada yağmur iyice arttı ve rüzgarla birlikte sırılsıklam ıslattı. Park’tan aşağı yönelip eve vardım. Derecem 33:27, herhalde gene 5-6 km koşmuşumdur.
Yağmur devam ediyor, gezmek için bir yerlere gitmek pek uygun değil. Hadi alışverişe gidelim dedik. Gene yollara düştük ve ayakkabı mağazaları, Ross, Sportmart, Big Mart dolandık.
Buradaki mağazalar geniş alanlara rahat rahat yayılmış. Çok büyük otoparkları var. Buna rağmen özellikle haftasonları park yeri bulmak bir yana çarşı bölgesine ulaşan yolların trafiği bile insanı bezdirebiliyor. En iyisi alışverişleri de haftaiçi bitirmeli diye konuştuk. Magazaların içleri de çok geniş. Bay, bayan, çocuk reyonları ayrılıyor. Reyon raflarının üstünde numaralar 6, 7 , 8, 8 ½, 10 ½ gibi belirtiliyor. Böylece bulma kolaylığı var ama çeşit çokluğu insanı yoruyor. Spor mağazalarında her spora bir köşe ayrılmış. Buralarda o spora ait akla gelen her şeyi bulmak mümkün. Hatta akla gelmedikleri de! En iyisi böyle yerlere listeyle gelmek, yoksa her reyonu gezerseniz mutlaka gereksiz bazı eşyalar alabilirsiniz.
Ross’dan bir tekerlekli bavul, Ayşen’e ve Cem’e spor ayakkabı aldık. Daha sonra Sportmart’tan çocuklara aldığımız Nike’ları yenileriyle değiştirdik. Burada da en çok konuştuğumuz konu “Can’a nasıl bir Nike alalım?” idi! “Beyaz mi, siyah mi, uzun konçlu mu, kısa konçlu mu?“ Ayakkabıyı ele alan en yakınındakine soruyor: “Nasıl, Can böyle bir Nike sever mi?” Cevaplar söyle olabiliyordu: “Yok sevmez, bence çok beyaz”, veya “air tabanı yok bunun”, yahut “bu turuncu veya bu mavi renkleri Can sevmez”. “Bence bu iyi”. “Yok yok benim bulduğum daha güzel“. “Hadi yaa, Can bunu mu getirdiğiniz diye bir de kızar size!“
Elif son olarak bizi büyük ucuzluklar yapılan Key Mart denilen büyük bir mağazaya götürdü. Burası gerçekten çok ilginçti: Çok büyük bir mağaza, reyonlardaki askılardaki, raflardaki eşyalar giysiler yerlerde! Üstlerine basanlar, arabayla çiğneyenler, oyuncak parçaları, çeşit çeşit ıvır zıvırlar ortalıklarda. Hayretle etrafımıza bakınıyoruz, sanki burada bizden evvel bir talan yapılmış. Önce çok döküntü gibi geldiyse de biraz emek verip araştırınca alınabilecek epeyce bir şeyler bulabildik. Sanırım burası haftasonu için yapılan özel indirimden sonra bu hale gelmiş. Ama kimse şikayetçi değil, kimse de garipsemiyor bu kargaşayı. Herkes memnun, sepetlerini dolduruyorlar. Birçok eşyanın üzerinde etiket yok. Kasada okunan fiyatı beğenmezseniz bırakıyorsunuz. Onun için kasa önlerinde epeyce kuyruk oluyor.
Can’a Cem’e ayakkabı, Ege’ye oyuncak, Mete’ye ayakkabı, arkadaslara hediyelik, Ayla teyzeye terlik, Elif’e süs çiçek derken günü bitirdik. Dönüş yolunda paraları bitirmenin dayanılmaz hafifliğiyle gülüşüyorduk! En çok da Ayşen’in çok ucuza satın aldığı kapı süsü espri konusu oldu.
05.03.2001
Oakland-Spormart-Ikea-Costco
Bugün sabah hava oldukça açık, hatta hafif güneşli. Hanımlar ben uyurken sessizce evden çıkıp yürüyüşe gitmişler. Kapıyı çalmalarıyla uyandım, gidişlerini duymamışım bile!
Elif saat 11’de okula gitti; geçen hafta astığı 2 dersten dolayı bugün Tenis dersini kaçıramazmış. Zira bir sömestirde en fazla 3 saat devamsızlık yapılabiliyormuş. Elif master yapıyor; zor dersleri vermiş geriye böyle birkaç zor olmayan ders kalmış. Ayni zamanda Berkeley’de asistanlık gibi bir görevi de var. Yani hem çalışıyor hem master yapıyor. Çalışıyor dediysem ancak okul parasının onda birini çıkarıyor bu işte, “fazla önemli değil ama hiç yoktan iyidir” diyor Ayla Abla.
Bugün alışveriş yok, sadece daha önce Costco ve Sportmart’tan aldığımız bazı esyaları iade edeceğiz. Volvo’yu gene gündüz ben kullandım, gece Elif getirdi. Önce Sportmart’a uğradık. Biz arabada bekledik Elif, Cem ve Can’ın iade edilecek ayakkabılarını bıraktı. Sonra her türlü ev eşyası, özellikle İskandinav eşyalar satan Ikea isminde büyük mağazaya uğradık. Burası Türkiye’de de Bauhouse, Koçtaş gibi benzerleri olan mağazaların daha büyüğü ve daha zevklisi. Eğer buraya paraları bitirmeden daha önceki günlerde uğrasaydık epeyce alışveriş yapardık. Sadece hızlı bir tur attık. Gene de Ayşen ufak tefek birşeyler aldı.
Ikea’dan sonra Costco’ya giden yolumuz biraz uzun sürdü, zira mesai çıkışına kaldık. Neyse lafladık, çene çaldık derken Costco’ya vardık. Burada da aslında fazla işimiz yok. Önce ben filmleri alacağım; en çok merek ettiğimiz konu bu. Zira makine Santa Barbara’da epeyce çatırdamıştı ben 24’lük filmden 36 poz almaya çalıştığım için! Bu ara Beverly Hills’in güzel evleri de malasef kaynamış oldu. Neyse ki diğer fotoğraflarda sorun yok, 250 küsür fotoğraf buradaki günlerimizin iyi bir özeti olabiliyor.
Costco’dan kıyma, balık, domates veee son olarak da Ayşen’e dağ çantası aldık! Ridgeway By Kelty marka Klamath model 53 litrelik bir çanta. 73$ değerindeki bu çantayı alabilmek için Ross’dan aldığımız bavulu iade edeceğiz. Çanta güzel, kullanışlı ve hafif; 1.81 kg ağırlığında. Üstü bel çantası, önündeki cebi zirve çantası olabiliyor. Omuz askı yüksekliği ayarlanabiliyor, alttaki uyku tulumu konan kısmı dıştan fermuarlı ve en alttaki fermuarlı cepten yağmurluğu çıkıyor. Özellikleri şöyle yazılmış:*FRONT SLAB POCKET DISCONNECTS FOR USE AS SUMMIT PACK. ACCOMMODATES HYDRATION BLADDER.*REMOVABLE TOP POCKET UNZIPS FOR USE AS A WAIST PACK.*DIAMOND RIP-STOP 420D NYLON OXFORD PACKLOTH.*1000 DENIER KODRA, TEXTURED NYLON BOTTM.*FULLY ADJUSTABLE SUSPENSION SISTEM.*DUAL-DENSITY FOAM WRAP AROUND WAIST SUSPENSION SYSTEM.*ZIP-OUT INSIDE DIVIDER.*HIDE-AWAY RAIN COVER.
Eve gelince önce fotoğraflara saldırdık! Gittiğimiz yerleri, gördüğümüz güzellikleri tekrar konuştuk. Monterey Akvaryumu’daki flaşsız olarak çekmek zorunda kaldığım akvaryum fotoğrafları malesef tahmin ettiğim gibi net değil. Ama diğer manzaralar oldukça iyi sayılır. 24’lük filmlerden 27, 36’lıklardan 39 adet fotoğraf çıkmış. Ancak bu fotoğraflar 4 inçlik olduğu için daha önce aldığım albüme sığmayacak. Bu durumda yarın Ross’a bavulu geri verirken albümü de daha büyüğüyle yenilemek gerekecek.
Akşama sebze yemeklerinden ziyafet var, sofranın kralı da lahana dolması! Sebzeli ve salatalı menünün yanında Meksika birası da pek güzel oldu. Pek çok gece olduğu gibi TV’de hayvan belgeselleri seyredip yattık.
06.03.2001
Oakland-Berkeley-Ross-San Fransisko
Bugün son olarak bir San Fransisko turu atacağız. Bu sabah hava açık ve güneşli. Hanımlar ayaklanmadan koşumu yapmaya karar verdim. Evde ısınma hareketlerimi yaptıktan sonra burada yaptığım ilk parkuru koştum. Bu defa iki farklı gözlemim oldu: Oakland evlerini, bahçelerini sokaklarını kanıksadığımı farkettim, bir de hava açık olduğundan ilk defa ıslanmadan koştum! Dolayısı ile ilk güne göre derecem daha iyi: 31 küsür dakika.
Burada sabahın erken saatlerinde sokaklarda 3 çeşit insan görmek mümkün: Benim gibi koşu yapanlar, köpeğini gezdirenler ve otobüs duraklarında bekleyenler. Sokaklarda yürümek diye bir şey yok. Herkes her yere otomobil ile gidiyor. Zaten sokak aralarında dükkan yok, taşıtla gidilecek uzaklıklardaki alışveriş merkezlerine gitmek gerekiyor. Bu nedenle Amerikalıları hep otomobillerde görüyoruz. Bizim Turkiye’de dört çeker dediğimiz arazi tipi araçların daha büyükleri, station tiplerin en büyük modelleri çoğunlukla bayanlar kullanıyor. Bir bakıyorsunuz ufak tefek yaşlı bir bayan koskoca bir aracı kullanıyor veya canavar bir Corvet’ten mütevazi bir bayan iniyor. Erkekler spor görünümlü lüks, yayla gibi büyük otomobilleriyle işe gidiyorlar. Burada otobüs çok yaygın değl. BART’i da kullanan belli sayıda insan var, kalanı hep otomobil kullanıyor.
Kahvaltıdan sonra Elif bizi Berkeley’deki Ross mağazasına bırakıp okuluna geçti. Bavulu iade ettik ve daha büyük bir fotoğraf albümü aldım. Artık tüm fotoğrafları bir albümde saklayabileceğim.
Berkeley merkezindeki BART istasyonuna indik. Artık ne yapacağını bilen insanların rahatlığıyla önce tarifeden Berkeley-San Fransisko ücretinin 2.65$ olduğunu öğrendik, sonra da bilet veren makinelere 2 kağıt bir dolarlık, 2 adet 25 sent ve 3’er adet de 5 sentlik atarak biletlerimizi aldık. Buradaki 10 sentlikler 5 sentliklerden küçük. Küçük bakır 1 sentlikler bu makinelerde geçmiyor. Ama alışverişlerde çok kullanılıyor, zira burada etiketler vergisiz olarak yazıldığından, %8 olan KDV vergi oranı uygulanınca hep küsüratlı rakamlar çıkıyor.
San Fransisko tarafına giden platforma indik ve BART’i bekledik. Birazdan geldi ve kolayca San Fransisko’ya vardık. Bugün daha önce yürüyerek geldiğimiz Powel istasyonundan sonraki Civic Center’de indik. Yeraltı yolculuğundan sonra yeryüzüne, yüksek binalı geniş kaldırımlı San Fransisko caddelerine çıkış gene çok hoş bir etki yarattı.
Market caddesi her zamanki gibi kalabalık. Caddelerde otomobiller, otobüs ve treleybüsler vızır vızır işliyor. Kaldırımlarda yürüyenler, yer yer sağda solda oturan evsizler denilen pejmurde insanlar ilk gördüklerimiz. Dükkanlar, çarşılar yolun iki tarafında sıralanıyor. Çevredeki caddeleri geçerken her iki taraftan da çok uzakları görmek mümkün. Bazan her iki taraftan da okyanusu görebiliyorsunuz. Binaların çoğu çok katlı. Tipik San Fransisko downtown binaları bunlar.
Market Street’in son kısmına doğru canlılık azalınca geri dönüp Montgemery istasyonundan daha aşağıda meşhur San Fransisko Shopping Center denilen çok katlı bir çarşıya girdik. Burası daha ziyade pahalı mağazaların yer aldığı çok modern bir çarşı. En alt katta kafeterya tipi yiyecek içecek satan yerler var. Diğer katlarda daha ziyade giysi ve ayakkabı dükkanları. Hepsi meşhur markalar satıyorlar ya da sadece kendi ürünlerini. Fiyatlar da el yakıyor. 400 küsür dolara deri benzeri çok şık montlar, 200 küsür dolara tül gibi incecik kumaştan yapılmış elbiseler gördük. Ev eşyaları, audio video cihazları da çok değişik ve o ölçüde de çok pahalı.
San Fransisko Shopping Center’den sonra Market’te yürümeye devam ettik. Daha sonra ChinaTown’a gittik. Ufak tefek bir kaç alışverişten sonra tekrar Market’e dönüp Mission’a kadar indik. Buradan ACTransit otobüslerinin bulunduğu terminali elimle koymuş gibi buldum. Üzerinde 250 yazan 2.5$’lik biletleri kutuya atıp koltuklara kurulduk. Biraz yorulmuşuz ama uyumadım. San Fransisko manzaraları, Bay Bridge’den körfez, Oakland downtown derken Park Avenue’ye geldik. Glenfield’in başında indik; Elif eve dönmüş.
Bu akşam balık ziyafeti var. Dün Costco’dan aldığımız Catfish balığını fırında ızgara yaptık. Ayşen ve Elif çok sevmedi ama biz Ayla Abla ile çok sevdik. Temizlenmiş hali mezgit görünümlü, tadı dil balığı levrek arası nefasette, yanına da mısırlı salata ve bir Meksika birası olunca, tam bir ziyafet oldu. Yemekten sonra fotoğrafları albüme yerleştirdim, albümün üçte ikisi doldu. Sonra Ayşen’le yolculuk bavul ve çantasını hazırladık ki yarın günümüzü bu işle harcamayalım diye. Daha sonra Elif bize fotoğraflarını gösterdi. Arkadaşlarını ve gezdikleri yerleri anlattı. Böylece birlikteki bu son gecemizde geç vakitlere kadar laflamış olduk.
Not: 6 Mart 2001 günü San Fransisko downtownda çektiğim(9 adet) aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.