Hemen yürüyüşün başından itibaren yer yer henüz erimemiş karların bulunduğu çimenli güzel patikalardan yükselmeye başladık. Bir süre sonra çevrede ve çoğu kez de karlar arasında sümbül dediğimiz mavi-mor küçük çiçekler ve yer yer turuncu çiğdemler gördük. Bu sırada solumuzdaki derin vadinin arkasındaki, üzerinde Türk Bayrağı dalgalanan Spil Manzara Tepesi çok görkemli yükseliyordu. Spil Dağı ve aramızdaki vadinin karşı kıyısından geçen Oduncu patikasını da içine alan güzel manzaraları, takip ettiğimiz Karlık tepesine yönelen bölgelerden birçok kez resmettim!
Bizler kardelenleri izleyerek yukarı doğru devam ederken en tepeden gelen kuvvetli fırtına uğultuları kafalarda soru işaretleri oluşturmaya başlamıştı. Diğer taraftan, bizi etkinlikten mahrum etmemek için hastalıktan yeni kalktığı halde grubu yalnız bırakmayan Rehberimiz, daha fazla rüzgar almamak için en tepeye çıkmama kararı almıştı. Bu nedenle, büyük bir beraberlik örneği göstererek, hep birlikte zirvenin yaklaşık 200 metre kadar altından zirve yuvarlağının etrafından dolanmaya başladık.
Karlık tepesinde yangeçişi sürdürürken arkamızdaki Manisa manzaraları da geride kalmaya başlamıştı; artık Sultan Yaylası’nı izlemeye başladık. Bir süre sonra tırmanışı bitirince, düzlüğe çıkmadan önce mola verdik. Nispeten az rüzgar alan bir yerde ateşin etrafında dinlenirken, güneş de nihayet kendini göstermeye başlamıştı.
Dinlenip yemek yedikten sonra, havanın da ısınması ile iyice keyiflenen molaya son vermek zor oldu. Toparlanıp hedefe doğru nispeten düzlük kısımlarda ilerlerken yılkı atlarını da gördük. Sonrasında düzgün sıralar halinde dizilerek yapılmış bir sedir ormanından geçip Spil Atalanı yoluna çıktık. Bir süre asfalt yoldan ilerledikten sonra önümüzdeki Çör Çör tepesinde bulunan gözetleme kulesine giden toprak yola saptık. Devamında önce terkedilmiş eski gözetleme kulesi harabesini gördük, sonra gene yoldan yeni kule tarafına yöneldik.
Çör Çör Tepesi Gözetleme Kulesi önünde fotoğrafımı çektirirken grup inişi başlatmıştı bile. Aşağılara ulaştığımızda üzüm bağları ve kiraz bahçeleri içinden geçerek tekrar toprak yollara girdik. Bundan sonra hep yoldan ilerlemek uzun ve doğal olarak sıkıcı geldi. Epeyce bir süre, tahminen 4-5 km sonra, yolun sağında solunda moloz ve çöp yığınları görmeye başlayınca nihayet Yakaköy’e yaklaştığımızı anladık! Şehirden gelenlerle yoğun bir araç trafiği olan köyde hiç oyalanmadık ve Saat 17:30 gibi aracımıza binip İzmir’e doğru yola çıktık.
Bu oldukça uzun ve nispeten zorlu ama güzel etkinlikte çektiğim fotoğraflardan hazırladığım albümü aşağıda görebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
Kalemine sağlık yazıyı okurken tekrar Yürüdüm sanki
Teşekkür ederim. Okundukça değerleniyor yazdıklarım. Selamlar.