Obama’nın Türkiye Ziyaretindeki Artılar ve Hayalkırıklıklarım…! (8 April 2009)

Dünyanın en güçlü devletinin başkanı Türkiye’ye gelmişse bu önemli bir olaydır. Hele burada söyledikleri daha da önemlidir. Tabi açık açık söylemediklerini de doğru okumak gerekir. Kendi adıma bir blog sahibi olduğum için böyle önemli bir konuda düşündüklerimi duyurmak isterim.

Fazla detaya girmeden, bir kısmı da zaten çeşitli yazar ve diplomatlar tarafından ifade edilen, düşüncelerimi madde madde yazıyorum:

– Obama kişi olarak bir çok bakımdan parlak bir lider ve kendi ülkesi için çok önemli bir umut olabilir ama, bu durum bizim için çok şey değiştirmez diyorum. Yani bizi ilgilendiren ABD’nin Dünya politikalarıdır, başkanlarının adının değişmesi ABD’nin kendi vitrin temizliğidir;

– Bize verdiği tek kıymete değer mesaj laik demokrasimize yaptığı vurgu oldu. Bu vurguyu T.B.M.M.’deki konuşmasında yapması, ülkenin genel seçimi ile anayasa değiştirecek bir çoğunlukla iktidara gelen ve sonraki seçimlerde de bu pozisyonu korumasına karşın ülkemizin en yüksek mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi tarafından laiklik karşıtı oluşumların odağı olduğu saptanarak cezaya çarptırılan bir iktidar partisinin varlığından dolayı kıymetlidir;

– Bir diğer takdir ettiğim vurgulama Anıtkabir’deki anı defterine yazdığı yazıdaki, Atatürk için “Dünya tarihinin akışını değiştiren insan” ifadesini kullanmış olmasıdır. Mecliste yaptığı konuşmada da, Osmanlı İmparatorluğundan çağdaş bir cumhuriyete geçişin kendiliğinden olmadığını ifade ederek Kemalist Devrimi Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın önünde, oradaki pek çok mebusun ifade edemeyeceği bir güzellikle övdü;

– Obama’nın Türkiye’de en çok sözde Ermeni soykırımı iddiaları için neler söyleyeceği merak ediliyordu. Ancak Obama bu konuda herkesi yanılttı ve fikirlerini çok açık bir şekilde ifade etti. Şöyle dedi: “Daha önce bu konuda söylediğim fikirlerimde bir değişiklik yok. Bu problemi Türkiye ve Ermenistan birlikte halletmeleri lazım. Bunun için Türkiye’nin sınırları açmak gibi somut adımlar atması gerekmektedir”. Yani Ermenistan’nın bir şey yapması gerekmiyor. O Ermenistan ki Türkiye sınırlarını kabul etmeyerek ülkemizin Doğu Anadolu bölgesinin önemli bir kısmına Batı Ermenistan demekte ve Ağrı Dağı’nı kendi kutsal mekanları olarak kabul ederek her türlü özel ve resmi ortamlarda sembol olarak kullanmaktadır. Bu açık toprak taleplerinin yanında 2 küsür milyonluk nüfusu ile 1 milyon Azerinin esaret altında yaşamasına neden olacak şekilde Azeri topraklarını işgal etmektedir. Türkiye’nin bu konuda her türlü Türk ve Osmanlı arşivlerini açarak tarihçi bilim adamlarından oluşacak uluslararası bir komisyon kurularak konunun tarihçilere devredilmesi önerisi ise senelerdir yanıtsız kalmakadır. Ancak bu arada yazmadan edemeyeceğim, bizim hükümet yetkililerinin de bu konuda bu komisyondan çıkacak her kararı peşinen kabul ediyoruz biçimindeki ifadeleri de biraz gereksiz bir yaklaşım olmaktadır. Obama 1915 yılında kötü olaylar oldu diyerek kendi kızılderili katliamları ile bu olay arasında paralellik kurmaya çalışmış ve kendileri gibi bizim de bu olaylarla yüzleşmekten kaçınmamamız gerektiğini ifade etmiştir. Oysa bu iki durum arasında zerre kadar küçük bir paralellik kurmak mümkün değildir ve bu yaklaşım tam bir cahillik örneğidir. Şimdi yeryüzünde ne kızılderili ne de kızılderili uygarlığı kaldı. Oysa yüzyıllardır Ermenilerle kardeşçe birlikte yaşadık ve halen de yaşamaya devam ediyoruz ve de gerek kendi ülkeleri Ermenistan’da, gerekse daha çok olarak da diyasporada yaşıyorlar;

– Obama PKK için bizim istediğimiz şekilde konuştu, yani PKK’nın terör örgütü olduğunu açık bir şekilde ifade etti. Ancak bu konuda sonraki cümlelerinde bence bazı gariplikler vardı. PKK terörü var ama siz de demokratik açılımlarınızı sürdürmelisiniz gibi ifadeler kullandı ve bir yerde “Kürt azılınğı” dedi. Oysa ki Kürt vatandaşlarımız azınlık değildir ve yasal olarak hiç bir ayırımcılık yoktur. Diğer taraftan Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulma istemlerine açıkça karşı çıkmadı ve sadece Türkiye ve Irak devletlerinin toprak bütünlüğünden yanayız gibilerden bir ifade kullanırken olayın sadece Irak’ın kuzeyinden ibaret olmadığını adeta itiraf etti!

– Meclisimizde yaptığı laiklik vurgulamasına karşın, İstanbul’da çeşitli dini liderlerle özel görüşmeler yapmasını da ayrıca çelişkili bir davranış olarak görüyorum;

Ne dersiniz? Sizce yanılıyor muyum?

6 thoughts on “Obama’nın Türkiye Ziyaretindeki Artılar ve Hayalkırıklıklarım…! (8 April 2009)

  1. Obama dünyanın tümünde sempati toplasa da sadece ABD’nin başkanı. ABD’nin kendi içinde bir çok sorunları var ve Obama asıl bunların üzerine gitmek niyetinde. Türkiye’ye gelmeden önce ona gerekli bilgiler aktarılmıştır, kesinlikle ne söylediğini iyi biliyordur. O bakımdan söylemeye çalıştıklarını iyi anlamak faydalı olacaktır. Ancak iki cümle arası yutkunmasında anlam aramak fazla olur diye düşünmekteyim. Ne de olsa Türkiye Obama yönetiminin odak noktası değil.

  2. Sinasi Amca,

    Yaziniz cok detayli ve guzel. Goruslerinizi anliyorum ve paylasiyorum. Bizim de goruslerimizi sordugunuz icin bir iki kelime ben de yazmak istedim.

    Bir suredir Amerika’da oldugum ve burdaki politik olaylari nispeten daha yakindan takip edebildigim icin kisaca sizlere burda gozlemledigim bazi onemli politik degisimleri aktarmak isterim. Henry Kissinger, Amerika’nin eski Disisleri Bakani, “Diplomacy” adli kitabinda Amerika’nin tarihi boyunca dunya politikasini sekillendiren ve birbiriyle celisen iki dusunce sisteminden bahsediyor. Bunlardan biri, Amerika’nin once kendi evinde ideallerini ve degerlerini guclendirerek dunyaya ornek olmasi felsefesini iceriyor, digeri ise Amerikanin kendi degerlerini diger ulkelere zorla empoze etmesini.

    Amerika birinci felsefeyi terk edeli zaten cok uzun zaman oldu. Ozellikle Bush yonetimiyle bu ulkede yasanan butun carpikliklarin ve yanlisliklarin ulke disindan kaynaklandigina dair olan inanc asiri bicimde pompalandi ve tek cozumun Amerikan degerlerinin tum dunya tarafindan benimsenmesi olduguna halk inandirildi. Buna tabiki 11 Eylul’unde buyuk katkisi oldu. Benim gorusume gore, her ne kadar disardan net algilanmasa da, Obama’yla gelen en onemli degisim Amerika’nin kendini yeniden sorgulamasi ve dis dunyayla olan iliskilerine farkli bir perspektiften bakma cesaretini gostermesidir. Obama’nin parlakliginin tum dunyaya olabilecek en buyuk katkisi, bugune kadar Amerika’nin kendine sormayi aklina bile getirmedigi sorulari kendine sormasini saglayarak, kendi sistemlerindeki carpikliklar icin insanlarin bireysel sorumluluk almalarina liderlik etmesidir. Bana gore bu durum her ne kadar ikinci yaklasimi ortadan kaldirmasa da birinci yaklasimin tekrar Amerikan politikasinda ufakta olsa yer bulma cabasidir ve bu tum dunya icin faydali bir degisimdir.

    Aslinda yazmak istedigim daha cok sey var ama bu sizin blogunuz o yuzden burda kesiyorum:)
    Sevgiler….Kamer

  3. şinasi kardeşim.bu konularda yuregimin çok yanik oldugunu senden daha iyi bilen yok. ben buişlerin icerisinde her şeyini kaybetmis bir yorgun savascıyım .goruslerine katilmamak elde degil.kanaatimce politikaya aktif katki koyarak bazi seyleri duzeltmek olasi diye dusunuyorum.bireysel cok zor.maillerini ilgi ve sempati ile ızliyorum.senninle bu konulari enkısa surede izmirde yuz yuze konuşmayi cok arzuluyorum.eniyi dileklerimle CEVDET.

  4. Sevgili Kamer,
    Yorumun için çok teşekkür ederim. ABD için yazdıklarını kabul ediyorum ama Obama, meşhur değişimi Türkiye için gösteremedi. Zaten hayalkırıklığım da o nedenleydi. Hatta daha geriye çekmiş gibi gözüküyor, örneğin Ermeni ve Kürt Devleti konularında. Laiklik, demokrasi, AB, PKK terörü vurgularını aynen Bush da yapmıştı zamanında. Özetle yorumunda yazdığın değişim parlaklığı burada yok henüz. Ama umutsuz olmak istemiyorum, bekleyip göreceğiz. Sevgiler…

  5. Önemli olan Hadise’ye ve hadiselere bakış açısıdır. Nereden bakıyorsunuz Hadiseye. Önden mi, arkadan mı, aşağıdan mı yoksa yukarıdan mı? Görüntü ve perspektif değişir. Dolayısıyla Hadise yi algılama ve değerlendirme de değişik değişik olur. Hadiselere ilk öğretim, orta öğretim veya akademik düzeylerden bakarak değerlendirmenin hadiseninin niteliğine göre her ne kadar önemi varsa da, esasında hiç bir kıymeti harbiyesi de yoktur. Konunun kıymeti harbiyesi Villkentin birinci karesindeki ‘İt’ in duruş ve bakış açısıyla belirlenmiştir.
    Gördüğüm kadarıyla İt duruşunu değiştirmemiş. Belli ki bu Hadiseyi de esasında kıçına bile sallamıyor. İnanmazsan geç kaşısına sor. Tahmin ediyorum ki önce kafasını kaldırıp yüzüne bakacak, kuyruğuna havada bir iki tur attırdıktan sonra üç metre uzağına gidip yere yayılacak ve ‘hadi anlat bakalım’ rahatlarsın gibilerinden bir sevecenlikle seni dinleyecektir. Hadi anlat bakalım, Obamanın gelişine bağladığın hayal kırıklıklarını, Fıstıkçı Cimi nin gidişini, Monikacı Billy nin hikayelerini. Rahatlarsın.
    Sevgilerimle

    H.Yeniova

  6. Sevgili Temel,
    Obama’nın ziyareti üzerine yazdığım yazıya gönderdiğin uzun yorum-yazı için çok teşekkür ederim. Eline gözüne sağlık. Benim tanıdığım Temel de bu oluyor zaten.
    Değeri hiçbir maddi karşılıkla ölçülemeyecek bu emeğin, yazı sahibi olarak bana ve yazıyı okuyacaklara olduğu kadar, kendine duyduğun saygıyı da gösteriyor, seni tanıtıyor bence. Yani gömleğin kıravatın değil, söylediğin yazdığın SEN oluyorsun!
    Diğer taraftan yorum-yazına daha sonra ayrıca yanıt vereceğim. Şimdilik burada sadece çok önem verdiğim bir hususun altını çizmek istiyorum.
    Ben Obama yazısını Obama henüz ülkemizden ayrılmamışken, sıcağı sıcağına 8 Nisan’da yazdım. Yani henüz parlak cilası sıyrılmadan önce, Anıt Kabir’de yazdığı Atatürk güzellemeleri, TBMM’de söylediği laiklik-demokrasi methiyelerinin sıcaklığı soğumadan!
    Daha sonra yazarlar, düşünürler, diplomatlar Obama için yazdılar, yorumladılar. Dolayısı ile bütün yazılanlardan ve yorumlardan sonra bir yazı yazmak malümun ilanı gibi olurdu.
    Örneğin Mümtaz Soysal, 14 Nisan tarihli Cumhuriyet’teki yazısında, benim de yazımda vurgulamasını yaptığım Patrikhane taleplerini, Ermenistan’ın Doğu Anadolu, Ağrı Dağı emellerini ve Kürt Azınlığı ifadesindeki yanlışlığı işaret ediyor. Bu yazı yayınlandıktan sonra yazsaydım fazla bir anlamı olmazdı.
    Yani blog sayfamdaki yazılarımda beni heyecanlandıran günceli olabildiğince zamanında yorumlamaya ve bunu dostlarımla paylaşmaya çalışıyorum.
    Selamlar…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *