Aliağa Karakuzu’dan Menemen İğnedere’ye yürüdük (12 November 2017)

Bugün PetkimTrek’li 9 arkadaş Aliağa Karakuzu’dan, Menemen İğnedere’ye kadar yürüdük. Toplam yürüme mesafesi 18-19 km olarak ifade edilen bu yürüyüşte, iki sene önceki yürüyüşün neredeyse aynisini yaşadık: Mevsim ayni, ekip ayni, doğa ayni!

Yürüyüşe Aliağa Karakuzu mezarlığının biraz ilerisinden başladığımızda saat 9:00 civarıydı. Gene çok güzel bir mevsim, pırıl pırıl güneşli bir hava; sanki bir bahar sabahı! Etraf öylesine yeşilçimen ki, ilkbaharda sanırsınız kendinizi. Ancak ağaçların, özellikle de çınarların sarı kahverengi kızıl renkleri o kadar güzel güz manzaraları veriyor ki, hemen biliyorsunuz sonbaharda olduğunuzu!

Artık neredeyse güzelliklerini ezberlediğimiz dere geçişlerini bitirdikten sonra yeşillik ve taşlık Dumanlıdağ meralarında hafif hafif yükselerek yürüyoruz. Hava çok güzel, ortam çok keyifli. Sadece dizlerimden biraz huzursuzum; özellikle sol dizimi kollayarak yürüyorum. Neredeyse iki ay önce başlayan diz problemimin henüz tam olarak iyileşmediğini düşündüğümden, çok dikkatli basıyorum ve hafifçe geride kalmayı tercih ediyorum. Biraz da önden yürüyerek grubu hızlandırmaya meraklı arkadaşları yavaşlatmak için!

Suuçan Şelalesi bölgesine geldiğimizde, gruptaki herkes daha önce şelaleyi yakından gördüğü için, irtifa kaybetmemek üzere karşı tarafa şelalenin üst kısmındaki dereden geçmeye karar verdik. Şelale üst kısmında bir selfie yaptım ve sonra dereye geçip grubu yakaladım. Şelaleyi besleyen İbrim deresinin iki yanındaki ağaçlık bölge güz renkleri içinde çok güzel gözüküyordu. Yukardan Batı tarafında ve iyice uzaklarda Güzelhisar baraj gölünü seçebiliyorduk.

İmece Evi’nin bulunduğu bölgenin kapısında buraları yaratan kişiyle tanıştık ve bir süre sohbet ettik. Bir doğa ve çevre aktivisti olarak kendini tanımlayan İstanbullu beyfendi, eşi ve çocukları ile birlikte burada yaşadıklarını anlattı; henüz birkaç aylık olanı da burada doğmuş! Mekanda imal ettikleri bütün yapılarda doğal maddeler kullanmışlar ve olabildiğince de ekolojik bir tarım yapıyorlarmış. Belli zamanlarda burada Dünyadan gelen konukları ağrıyorlarmış. Ayrıldıktan sonra Ege’de ve Türkiye’de bu amaçla çok daha güzel yerler bulabilirlerdi diye konuştuk.

İmece Evinde çalışanlardan biri ile birlikte Turgutlar köyüne kadar yürüdük. Sonrasında oyalanmadan köyü geçip bir süre Çukurköy’den buraya ulaşan yolda ilerledik. Rotamız Gölcüğe devam ettiğinden, bir noktada asfalt yoldan ayrılıp eski bir köy yolunda girdik.

Öncekinden farklı olarak bu defa Gölcük’ten önce öğle molası verdik. Yemyeşil taşlı bir çayırda otururken güneş o kadar güzeldi ki, neredeyse gölge arama ihtiyacı duydum diyebilirim. Bize yakın bir yerde, daha sonra yakınından geçerken köpeği bize havlayan sürünün sahibi selam verip geçerken, en sonda gruba takıldı ve mola boyunca sohbet ettiler.

Yemekten sonraki tırmanış şeklindeki kısa yürüyüş ‘tokkarna’ olduğundan biraz zorladı. Sonrasında Gölcük bölgesine geldiğimizde bizi şaşırtan bir durumla karşılaştık: Gölcük’te su seviyesi o kadar düşüktü ki neredeyse gölün içinden yürüyerek karşıya geçtik!

Gölcük’ten sonra daha ziyade hep iniş yaptık. Zaman zaman toprak yollardan, zaman zaman taşlı çimen meralardan geçtik. Yılkı Atları gördük, boş ağıl yerleri fark ettik. Sonunda köylülerin Kale dedikleri Temnos antik kentinin bulunduğu tepeliğe ulaştık.

Birçok yerde kaçak kazı çukurları gördük. Rotamız üzerine yuvarlanan çeşitli şehir kalıntıları farkettik. Birkaç tane sütun parçası, gerçekten çok ilginçti. Bir kurumuş su hendeği içindeki sütün parçasının geçen sene yandaki fotoğrafını çekmiştim.

Son kısımda dizlerim biraz sızlamaya başladığı için gurubu epeyce geriden takip etmek zorunda kaldım. Bu nedenle hedefimizdeki İğnedere Köyü gözüktuğunde bile yol bana uzun geldi!

İğnedere Köyü’ndeki kahvehaneyi ve yakınındaki taş köprüyü hemen hatırladım. Burada kıyafetlerimizi düzenleyip, biraz dinlendikten sonra, mekan sahibi Kahveci olmadığından çaylarımızı içmek için Belen köyüne gittik.

Bu güzel etkinlikte çektiğim fotoğraflardan ve arkadaşların sosyal medyada paylaşatığı fotoğraflardan seçtiklerimden hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.

Zafer Gürhan’ın Rehberlik yaptığı ayni parkurdaki etkinliğe daha önce 3 defa daha katılmışım:

Sıra

Tarih   

   PARKUR

 

316

26 Mart 2000

   Aliağa Karakuzu,Şelale,İğdedere (18km)  

449

16 Nisan 2006

   Aliağa Karakuzu,Şelale,İğdedere (18km)  

630

15 Kasım 2015

   Aliağa Karakuzu,Şelale,İğnedere (18km)

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *