İzban Salhane İstasyonunda 7:45’te buluşup Bornova’da kahvaltı yaptıktan sonra, nispeten uzun bir araç yolculuğu ile etkinliğimizin başlayacağı Ayvacık köyü yakınlarındaki güzel bir çeşme başına geldik. Hazırlıklarımızı tamamlayıp yürüyüşe başladığımızda Saat 9:45 olmuştu.
Başlangıçta uzunca bir süre fazla yükselmeden yer yer yeşil bir halı serilmiş gibi çimenli yollardan yürüdük. Daha ilk kilometrelerden itibaren Spil yükseltilerinin en yüksek noktasındaki gözetleme kulesi, ağaçların arasından hemen gözükmeye başalmıştı ama doğrusu oldukça uzakta gibi duruyordu.
Ağaçlı yollar bittikten sonra dik yamaçlara vurmadan önce, yükseltilerin dibindeki beton yalaklı bir çeşme yanında bir süre nefeslendik. Sonra uzun tırmanış başladı. Çam ağaçlarının ibreleriyle kaplı yumuşak zeminde fazla zorlanmadan yükselmeyi sürdürdük.
Sonraki ilk düzlükteki çeşmenin adının Nurkadın Çeşmesi olduğunu söyledi Zafer. Zaten sağımızdaki üstü çıplak yükselti de civar köylülerin ifadesiyle, Nurkadın Tepesi’ymiş. Zafer bu çeşmesinin suyunu övünce, yarım litrelik şişemi doldurdum; yarın sabah bu su ile çay yapmayı düşünüyorum. Ancak dağdan getirdiğim her sudan her zaman güzel çay olmadığını da biliyorum aslında!
Nurkadın çeşmesinden sonra da tırmanmaya devam ettik. En yukardaki geniş bir düzlüğe vardığınızda mola verdik; biraz dinlendik ve hararetli bir futbol sohbeti yaptık. Bu kadar tırmanıştan sonra Zirve hala çok uzaklarda gözüküyor. Önümüzdeki yeşil tepelerin en soldakine kadar gideceğiz. Doğrusu bu durumu biraz gözümde büyütüyorum. Önce hemen önümüzdeki tepenin sağındaki kayalık boyundan dolanıp zirve tarafına U dönüşü yapmamız gerekiyor. Bu manzaranın panoramik bir fotoğrafını çektim.
Ancak Zafer bu plandan vazgeçip doğruca zirve tarafına yönelmeye karar verdi. Yeni rota beklediğimizden daha çabuk zirveye yaklaşmamızı sağladı. Yukarılara vardığımızda gözetleme binasını üst kısmını görüverdik! Sonrasında umduğumuzdan çok daha çabuk zirveye giden parke yola vardık. Ve kimimiz yoldan, kimimiz patikadan gözetleme binasının bulunduğu zirveye ulaştık.
Yeni gözetleme binası bana göre çok zevksiz bir yapı olmuş. Manisa lalesini betimleyen büyük duvar süsü de durumu kurtaramamış! Oysa daha birkaç sene önceki bildiğimiz eskisi çok daha güzeldi; görmeye alıştığımız daha mütevazi bir taş yapıydı.
Mimarisini beğenmesek de Gözetleme binasını fona alıp fotoğraflar çektik; hatıra kaydı olması amacıyla. Yapının geniş toprak teras bahçesine yayıldık ve çevrenin en yukarısında olmanın tadını çıkararak öğle molası verdik.
Öğle molasından sonra dönüşü parke yoldan yapmadık. Yerine, hemen gözetleme binasının dibinden başlayan ağaçlık dik yamaçtan indik. Buradaki yumuşak kaygan zemindeki kozalaklar inişi biraz zorlaştırdı. Neticede biraz dağınık olarak Atalanı düzlüğüne ulaştık. Daha sonra milli park alanını terk ederek Beşpınar Köyü tarafına yöneldik. Günboyu seyrek olarak gördüğümüz Güz Çiğdemleri bu taraflarda oldukça yoğun. Bu mevsimde başka da çiçek yok buralarda.
Arada geriye dönüp baktığımızda Atalanı bölgesine yukarıdan bakan Spil gözetleme kulesinin bulunduğu tepe, tıpkı gelişte olduğu gibi, uzaklaşırken de hep görünebiliyordu. İşte böyle bir noktada topluca bir hatıra fotoğrafı çekildik. Ondan sonra yürüyüşe devam ederek Beşpınar Köyü’ne giren yolda etkinliği bitirdik.
Dönüş yolu biraz uzun geldi bana, yorgunluk hissettim. Henüz düzelmekte olan sol dizimi sakınmak için, moladan sonraki dik inişte kendimi zorladığımdandır diye düşünüyorum. Neticede esas neden tabi ki “Tevellütten mütevellit”!
Bu güzel etkinlikte çektiğim fotoğraflardan ve arkadaşlarımın medyada paylaşılan fotoğraflarından seçtiklerimle hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.