5 Haziran Dünya Çevre günü idi. Bayramdı tatildi derken kaynadı gitti! Neye kaynamıyor ki zaten?
Usulen bir hatırlatma ve kutlama yapılıyordu, o da gürültüye geldi. Bu noktada diyorum ki 5 Haziran’da Çevre için hiçbir şey yapmayalım. Aksine törenler düzenleyelim, eğlenceler yapalım! Geriye kalan 364 gün Çevre için çalıştıysak, önlemler aldıysak, kısacası Çevre Günü’nü kutlamayı hakkettiysek.
Özetle, bir tek 5 Haziran’da Çevre’yi unutalım, diğer günler Çevre için çalışalım!
Haydi bir paylaşım:
BASINA VE KAMUOYUNA
BİLİYORUZ Kİ; MURAT DAĞI’NIN ÜSTÜ ALTINDAN DAHA DEĞERLİDİR
Anadolu Eksport Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından Bir doğa harikası olan Murat Dağında, açık ocak işletme yöntemi ile altın cevherinin üretilmesi ve cevher zenginleştirme tesisinde cevherin işlenerek altın ve gümüş elde edilmesi planlanmaktadır. Bunun için gerekli ÇED raporu onaylanmıştır.
Murat Dağı’nda yapılacak olan altın madenciliği için hazırlanan ÇED dosyasına göre; ÇED sahasına en yakın mesafede Karaağaç Köyü, 2 bin 300 metre mesafede Sumaklı Köyü, yaklaşık 3 km mesafede Uğurluca Köyü yer almaktadır. Dosyadaki bilgilere göre ÇED sahası içinde Gerdimelik Deresi de bulunmaktadır.
Proje alanının büyük bir kısmı orman alanında yer almaktadır. ÇED dosyasına göre ormanlık alanda birkaç tane ağaç kesileceği belirtiliyor ise de; gerçekçi olmadığı ortadadır. Bölgedeki maden faaliyeti için binlerce ağaç kesilmek zorundadır.
Siyanür zenginleştirme esnasında oluşacak ağır metaller çamur atık havuzlarına serilecek, siyanür atık havuzların hemen yakındaki Küçüksu Barajına sızarak tüm Gediz havzasını risk altına alacaktır.
Her ne kadar Ülkemizde altın üretiminden dolayı bugüne kadar bir çevre felaketinin yaşanmadığı ve altın üretimi yapılan yörelerin havasının, suyu ve toprağının zarar görmediği söylemekte ise de; altın üretiminde kullanılan siyanür proses sonunda bertaraf edilemediğinden çevre ve insan sağlığı için son derece zararlıdır. Atık bileşiminde bulunan ve kompleks yapacak siyanür çözeltilerinde veya madencilik aşamasında hava ile temas sonucu altere olan sülfürlü fazlar nedeniyle oluşan asidik ortamlarda mobilize olan arsenik ve sayısız ağır metal insan sağlığını doğrudan etkileyebilecek niteliktedir.
Siyanürün havaya ve suya karışma durumu, işleme yapılan borulardan sızan siyanürün doğaya karışması noktasında gerçekleşir. Hatta, akarsu ve göllere karışan siyanür, o suda yaşayan tüm canlıların ölümüne de yol açmaktadır. Tüm bunların yanında, sadece su ve toprak ile değil, zehir havaya da karışarak, solunum sistemi ile de insan bünyesine giriş yapabilmektedir. Bu sektörde, özellikle altın ve gümüş üretiminde kullanılan siyanürün kullanımı ise, kapalı devre sistemler ile mümkün olmaktadır. Her ne kadar, madencilik sektörünün firmaları, siyanür kullanımı sonrasında, o alandan atıkları uzaklaştırmanın mümkün olduğunu söylese de, altın arama çalışması yapılan her toprağa ve bölgenin içme suyuna siyanürün karışacağı ihtimali yüksektir. Özellikle altın üretiminde, cevherden çok atık ortaya çıkmaktadır. Altın üretimi sonrasında ortaya çıkan yoğun atık, doğaya ve insana zarar vermektedir. Şirketlerin savunduklarının aksine, yoğun konsantrasyona sahip siyanür, toprağa ve suya kolayca karışır ve doğadan hemen kaybolmaz. Toprağa ve suya karıştığı için de, meyve, sebze ve içme suyundan dolayı insan bünyesine de kısa sürede tesir eder. Ölüme varana dek, birçok hastalığa da yol açmaktadır.
Siyanür için arıtma tesisleri kurmak zorunludur. Bu arıtma tesislerinde, kükürt dioksit ve siyanürün, zararlı etkilerinden arıtılması amaçlanmaktadır. Siyanüre hava, su ve kükürt dioksit verilmek suretiyle bu zehir, siyanata çevrilir. Fakat bu teknik de, hatırı sayılır bir miktardaki bilim adamı nazarında, bir şey ifade etmez. Böylece, siyanürün zararlı etkilerinden kurtulmak bir yana, sadece farklı zehirli bileşenlere ayrışması sağlanmaktadır.
Bunun yanı sıra atık havuzlarının tesis kapandıktan sonra da bölgede kalacak olması, toprağın bunu çekeceği, üretim devam ederken yaşanacak klasik kazalar, süreçte siyanür kullanıldığından ve dinamit patlatması ile çalışma yapılmasından dolayı Murat dağı gibi 1. dereceden deprem fay hatları üzerinde kurulacak atık barajları yöre için büyük bir tehlikedir.
Kütahya Barosu olarak elbette şehrimizde böyle bir üretime karşı olmamakla; ülke ekonomisine sağlayacağı katma değer, yöre halkına belki kısmen iş alanı sağlaması başlangıçta bir yarar olarak düşünülebilir. Fakat risk faktörü böylesine yüksek işletmelerde öncelikle, gerek insan sağlığı ve gerekse doğal yapının korunması yönünde gereken özen ve tedbirlerinde alınması çok fazla önemli olmakla beraber, her ne tedbir alınırsa alınsın, muhtemel riskler düşünüldüğünde götürüsü daha çok olacaktır.
Biliyoruz ki; “Murat Dağının üstü altından daha değerlidir.” Bu nedenlerle;
Anadolu Export San. Tic. A. Ş. Yıldız Altın-Gümüş Kapasite Arttırımı, Kırma Ve Eleme, Cevher Zenginleştirmeye ilişkin Çevresel Etki Değerlendirme raporunun Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı tarafından olumlu bulunup kabul edilmesine ilişkin idari işlemin öncelikle yürütmesinin durdurularak İptali talebiyle 07.06.2019 tarihinde Kütahya Barosu ve Uşak Barosunun koordinesinde, Karaaağaç Köyü, Sumaklı Köyü Tüzel Kişilikleri ile dernek ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan toplamda 53 özel ve tüzel kişinin davacı sıfatıyla yer aldığı iptal davası açılmış olup; bu süreçteki gelişmeler düzenlenecek panel ve toplantılar vasıtasıyla sizlerle paylaşılacaktır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Kütahya Baro Başkanlığı