10- Salt Lake City’den Yarın Ayrılıyoruz – 8 Mart 2013
Merhaba,
Sayılı günler çabuk geçermiş derler ya, son 15 gün de öyle oldu; Los Angeles gezimizi de bitirip Salt Lake City’e döndük. Bugün yarın hazırlıklarımızı bitirip yola çıkacağız; 10 Mart Pazar gecesi İzmir’de olacak şekilde, evden eve yaklaşık 30 saat sürecek bir yolculuk başlayacak!
Los Angeles gezimizle ilgili yaşadıklarımızı paylaşmıştım, burada tekrar etmiyorum. Ancak şaşırtıcı olan şu ki, biz ayrıldıktan sonra Salt Lake City de bahar havasına girmiş. Havalar ısınmış ve güneşli günlerin sonucu karlar önemli miktarda erimiş. Bahçemizde çimeni görebiliyoruz artık, sadece kıyıda kenardaki son karlar direniyor sıcağa!
Türkiye’de evlatlardan ayrı yaşamaya alışmıştık ama, Maya özlemi zorlayacak gibi gözüküyor! Özellikle Ayşen, yazları Foça’ya gelmelerini dört gözle bekleyecek. Bu bakımdan ayrılığa alışmak için Los Angeles seyahati çok iyi oldu; daha yumuşak bir geçiş olacak.
Salt Lake City seyahatimizde yaşadıklarımızı blog sayfamdaki 26 yazı ve yüzlerce fotoğrafla sizlere anlattım. O kadar paylaşıma rağmen, geriye dönüp yazıları tekrar okuduktan sonra daha pek çok şey konu edilebilir diye düşünüyorum. Artık onları da, sırası geldikçe, Türkiye’de beraber olduğumuzda, yüz yüze konuşuruz inşallah!
Salt Lake City’den Mektuplar’ın bu sonuncusunu burada bitiriyorum. Hepinize sevdiklerinizle birlikte sağlıklı mutlu günler dilerim.
Şinasi
9- Günler Kaldı Dönmemize – 23 Şubat 2013
Merhaba,
Aylar haftalar derken şimdi artık günler kaldı Türkiye’ye dönmemize; tam 15 gün sonra yola çıkacağız Salt Lake City’den. Askerlik görevimden uzun süren 5 ay geride kaldı. Ziyaret olarak bakınca bu o kadar uzun bir süre ki, hani nereyse hep burada yaşıyormuşsunuz gibi geliyor! Diğer taraftan, bu defa tersine bir etkiyle, buradan ayrılma hüznü duymaya başladık. Evimize dönüyoruz ama, çocuklarımızdan torunumuzdan ayrılıyoruz.
Birkaç gün sonra Ayşen’le Los Angeles’deki küçük oğlumuza gideceğiz. Can ve Kamer geçen süre içinde 2 defa ziyaretimize gelmişlerdi buraya. Bir hafta da onlarla birlikte olduktan sonra, Salt Lake City’e dönünce artık bavul hazırlamalara geçeceğiz.
Bu meilimin ana konusu olan olan dönüş programımızdan bahsettikten sonra bir başka konuya geçmek istiyorum, zira bu belki son meil olabilir Salt Lake City’den göndereceğim. Daha önce de bahsettiğim buradaki farklılıklardan birkaç tanesini daha yazmak istiyorum.
– Salt Lake City’nin iklimi, daha önce de yazdığım gibi, özellikle kışın çok kar yağışı olmasına karşın genelde çöl iklimi olarak takdim ediliyor. Bunun neticesi olarak hava burada her zaman kuru. Pek rüzgar da olmadığı için çok soğuk havalarda bile çok şiddetli üşümüyorsunuz. Bu kuru havanın başlangıçta hiç akla gelmeyecek çok ilginç bir kazanımı oluyor, burada sinek sivrisinek böcek yaşamıyormuş. Yükseklik de bir başka faktör olabilir diye düşünüyorum.
– Salt Lake City’deki bir başka ilginç konu da buradaki mezarlıklar. İlk anda park sanıyorsunuz, zira sokaklar arasında yemyeşil alanlar. Mezar taşlarını küçük mermer plakalar halinde çimenin içine yatırdıklarından ancak yakına gelince farkediyorsunuz. Yollarında gezinen insanlar, çocuklar hiç eksik olmuyor. Çeşitli süslemeler, oyuncaklar, fotoğraflarla renklenen bu mekanlar, ağaçlarla birlikte güzel bir park havası veriyor. Bu nedenle büyük bir yeşil alan görünce acaba park mı, yoksa mezarlık mı diye anlamak için yakınına gitmeniz gerekiyor.
– ABD’de posta hizmetleri çok ucuz. Özellikle kitap dergi dvd gibi medya ortamları neredeyse ücretsiz gibi taşınıyor. Evlerin önündeki posta kutularına pulunu yapıştırıp mektubunuzu bırakırsanız, size gelenleri bırakırken, postalanacakları alıyorlar.
– Mobil telefonlardan ücretsiz olarak görüşüyorsunuz. Şayet eyaletlerarası görüşüyorsanız çok az bir maliyet yükleniyor. Telefon hizmeti veren şirketler rekabet için neredeyse üste para veriyor desem inanmazsınız, ama gerçekten veriyorlar! Örneğin Can anlatmıştı, öğrencilikten çıkıp çalışmak için LosAngeles’a geldiklerinde, ilk masrafları karşılamada katkı olsun diye, Kamer’le birlikte telefon abonesi olduklarında, bedava telefon yanında 400’er dolardan 800 dolar almışlar! Sizden sadece başka bir telefon şirketine 2 sene geçmemenizi istiyorlar.
– Buradaki kütüphaneler mahallelerin sosyal merkezleri adeta. Kitap dergi gazete CD DVD hizmeti yanında sağlıktan spora kadar akla gelecek her hizmeti ücretsiz sunuyorlar. Sadece kafeteryaları bile bir kaynaşma ortamı yaratmaya yetiyor. Kış aylarında kapalı koşu pistleri, yüzme havuzları, çocuk oyun odaları en çok rağbet gören mekanlar oluyor.
– Salt Lake City’de Akdeniz, İtalyan, Meksika, Japon, Çin, Brezilya gibi çok farklı kültürlerin güzel lokantaları var. Birçoğuna gittiğimizi söyleme görgüsüzlüğü yaptıktan sonra, bu lokantalarda porsiyonların büyüklüğünü de ifade etmek zorundayım. Zira bir porsiyon etli bir yemekten bizde rahatlıkla 3 tane çıkar diyebilirim. Tabaklar da zaten tepsi havasında! Hizmet inanılmaz kibar, her yer çok temiz ve zevkli. Buna karşılık fiyatlar el yakmıyor, evde yapsan daha az maliyetli değil. Zaten yiyemediğini hemen paketliyorlar. Bu yeme muhabbetine bir son ekleme yapayım, ister lokanta ister bir kafeterya olsun size sormadan hemen, büyük bardaklarla buzlu su getiriyorlar. Bardak eksildiğinde ise anında tamamlanıyor. Burada buzlu su içmek çok yaygın bir kültür, kuşkusuz diğer içecekler de mutlaka buzlu servis ediliyor.
– Bu meilde son olarak, buradaki insanların soğuk havalarda dahi ne kadar az örtündüklerini yazmak istiyorum. Her taraf kar buz iken, hadi koca insanların kazaksız montsuz gezdiklerini kabul ediyorum da, okul yolundaki miniklerin dahi hep kısa pantalon ve kısa etekli giysilerle ve de hiç bir üşüme belirtisi vermeden karlar arasında dolandıklarını her görüşümde şaşırıyorum. Zaten çok çocuklu genç aileler, en büyük kız mı anne mi belli olmayan bayanlar, çoğunun ayaklarında minik tokyolar havuza gelişlerini gidişlerini, gözlerim kocaman açık, izliyorum. Ben saçlarımı da iyice kurutup yün başlıkla takviye ettikten sonra kalın paltoma sarınıp bekleme salonunda havuzdan alınmamı beklerken, birlikte yüzdüğümüz baylar bayanlar nemli saçları ile ve çoğu kez kazak bile giymeden otoparktaki araçlarına ilerliyor!
Meilime burada son verirken, neredeyse Mart geliyor, hala kar yağışı aralıklı olarak devam ediyor. Halen bahçemizdeki çimenleri görebilmiş değiliz!
Selamlar.
Şinasi
8- Salt Lake City’deki Son Bir Aya Girdik – 30 Ocak 2013
Merhaba,
Belki de kışın çok şiddetli geçmesinden olacak, bitmez gibi gözüken aylar eridi ve Salt Lake City’de son bir aya girdik! Hatta tam olarak 27 gün; Şubat 26’da Can’la Kamer’e, Los Angeles’e geçeceğiz ve dönüşte de ver elini İzmir! İstanbul İzmir uçak biletini satın aldım bile..
Şu anda Çarşamba öğle oldu, sabahtan beri yağan kar sanki bir nefeslendi gibi. Ama çok sürmez, tekrar başlayacaktır. Cem ve Masha işe gittiler; dün akşam geldiklerinde Cem garajın önünü temizlemişti, ama sabah gitmeden yeniden yol açmak zorunda kaldı. Geceden biriken karları iki yana kürekle atarken, bir taraftan da söyleniyordu; sonunda bir kar açma makinesi almaya karar vermiş!
Gerçekten de sürekli olarak karları temizlemezseniz işiniz daha da zorlaşıyor. Hem kar çok kalınlaşıyor, hem de alt kısımlar buzlaşıyor ki o zaman buzları kırmak çok zor oluyor. Ayrıca evinizin önündeki yaya kaldırımı da komşuların sınırına kadar sizin sorumluluğunuzda. Buradan geçen bir yaya kaysa sizi dava ediyorlar. Evinizin önü açılmamışsa örneğin siparişler eve gelmiyor. Posta kutusu yola yakınsa bilginiz olabiliyor.
Geldiğimde Salt Lake City’deki insanların, örneğin Los Angeles’dekilere göre çok daha “fit” olduklarını izlemiştim. Gençler yaşlılar hepsi dal gibi, tombiş obez çok az burada. Zaten burası çok da karışık değil, örneğin Kaliforniya’ya göre. Buralılar da tüm kış boyunca evlerinin garajlarının karını temizlemekten dolayı gayet güzel form tutuyorlar. Şimdi anladım neden böyle fit olduklarını!
Kışla birlikte başlayan karlı buzlu günlerden sonra doğa yürüyüşlerini bıraktığımız gibi, sabah yürüyüşleri de yapamaz olduk ve havuza attık kendimizi demiştim. Ancak Ayşen çok sık gidemiyor, zira bebekle kalması gerekiyor. Ancak çocukların işe gitmediği günlerde fırsat bulabiliyor. Hafta sonlarını kalabalık olduğu için tercih etmiyoruz. Ben hafta içi 2 veya 3 defa gitmeye çalışıyorum. Havuz evden yaklaşık 8 km kadar uzakta olduğundan şehir içindeki karlı yollarda dağ ayakkabılarımla ve dağ giysilerimle, adeta dağ yürüyüşü yapar gibi 8 km yolu bir buçuk saatte yürüyorum. Hemen arkasından oyalanmadan havuzda 1 saat 10 dakikada kesintisiz(53 tur) 2.5 km’den fazla yüzüyorum. Bu kadar spor çok yeterli oluyor ve sonraki gün hiç evden çıkamasam da dert etmiyorum.
Yazıma burada son verirken sizlere, asla nezaketen değil, buradan getirebileceğim bir isteğiniz olursa lütfen bana yazın diyorum. Çok yer işgal etmeyen herhangi bir isteğinizi seve seve getiririm, bilesiniz.
Selamlar..
Şinasi
7- Salt Lake City’nin Ülkemizden İlginç Farklılıkları – 4 Ocak 2013
Merhaba,
Bugün 4 Ocak 2013, demek ki 3 aydır Salt Lake City’deyiz. Sadece gezme amaçlı olarak gelinseydi, bu kadar süre bir şehri tanımak için yeter de artardı bile. Ancak, hem Cem’ler de henüz yerleştiklerinden, hem de bebekleri olduğundan henüz şehri tam tanıyamadılar ve bir sosyal çevre edinemediler. Mevsim de kış olunca gezme olanakları daha da kısıtlı oldu. Buna karşın gene de geçen bu süre içinde buradaki yaşam hakkında epeyce fikir sahibi olduk. Bu kısıtlı bilgilerleburada farkettiğim Ülkemizden farklılıklardan ilginç olacağını tahmin ettiğim bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu farklılıkları kendimce önem sırasına göre aşağıda veriyorum:
– Konu başlığı Ülkemizden ilginç farklılıklar olunca ilk önce buradaki trafik düzeninden bahsetmek zorundayım. Buradaki sürücüler kesinlikle trafik kurallarına uygun davranıyorlar. Bizden farklı olarak yaptıkları en belirgin kural kararlılıkları şerit çizgilerine, hız limitlerine ve dur uyarılarına tam riayet, ve de yayalara tam saygı. Bir yaya yolda veya yola yakın bir noktada ise tüm araçlar mutlaka duruyorlar!
– Hemen ikinci en önemli farklılık insanların birbirlerine çok saygılı olmaları. Yolda asansörde markette spor yaparken karşılaştığınız herkes mutlaka selam veriyor. Bu selam o kadar geniş bir gülümseme eşliğinde yapılıyor ki acaba daha önce bir yerde tanıştırıldık mı diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz! Herkes birbirinin yaşam alanına saygı gösteriyor; kuyrukta sırada asla kimse ensenizin dibine yanaşmıyor.
– Evlerde ortaya çıkan atık maddelerinden yağlı sulu olanlar lavabolardaki aygıtlarla parçalanarak kanalizasyona veriliyor. Diğer atıklar da sınıflanarak plastik kutularda biriktiriliyor. Mutlaka temiz olmak üzere geri kazanılacak her türlü kağıt karton plastik teneke “Risaykıl” denilerek ayrılıyor. Kalan diğer her türlü atıklar mutlaka plastik torbalarda biriktiriliyor. Gene temizlenmiş olmak kaydıyla tüm cam şişeler ayrıca toplanıyor. Evlerde böylece 3 adet dapolama yapılmış oluyor: Genel, risaykıl ve şişeler. Şişeleri herkes kendisi, şehirdeki yerleri ilan edilen büyük konteynırlara taşıyor. Diğer genel ve risaykıl atıkları ise evlerin önündeki 2 farklı renkteki tekerlekli plastik taşıyıcılara konuyor. Haftanın belli bir gününde bu iki farklı atık, farklı araçlarla toplanıyor. Böylece icabında bir ambalaj etiketi dahi ziyan edilmeden geri kazanma zincirinde ekonomiye kazandırılıyor.
– Sabah ve akşam okul saatlerinde okullara yakın tüm kavşaklarda gönüllü görevli ebeveynler çocukların ve diğer yayaların karşıdan karşıya geçmelerinde tüm taşıtları istedikleri kadar durdurma yetkilerini kullanıyorlar. Esasen okul sınırlarını belirten uyarı levhaları arasında hız kısıtlaması uygulanıyor.
– Burada Trafik Polisi yok; normal asayiş polisi trafik ile de ilgileniyor.
– Şehrin bütün kavşaklarında mutlaka trafik lambaları ve yayalar için yaya geçidini yayalara tahsis eden sesli ışıklı düzenekler kurulmuş. Bunun dışında bazı yollarda özellikle yaşlıların kavşağa kadar yollarını uzatmamaları için yolun iki tarafında içinde kırmızı bayraklar bulunan kutular konulmuş; karşıya geçmek isteyen bayrağı kaldırarak yola çıkınca trafik duruyor. Ben merak ediyorum, bizde böyle bir uygulama olsa önce bayraklar mı eksilir, yoksa yaşlılar mı?
– Bütün umumi yerlerdeki tuvaletler çok temiz; gerçekten çok temiz. Bir ilginç ayrıntı, bizde bayanlar tarafında bulunan bebek altını değiştirme düzeneği, burada erkekler tarafında da var!
– Pek çok cadde ve yolda bisiklet yolları olduğu gibi otobüsler bisikletli yolcuların bisikletlerini de alıyorlar. Metroyu henüz kullanmadım.
– Bütün büyük caddelerde hibrit ve ikiden fazla yolcu taşıyan taşıtlar için ayrı şeritler yapılmış.
– Kütüphane, belediye tesisleri, spor merkezi gibi yerlerdeki otoparkların binaya en yakın kısımları yaşlılara tahsis edilmiş.
Şu anda aklıma gelen Ülkemizden ilginç farklılıklar bunlar. Başkaca çok ilginç farklı uygulamalar izlersem sonraki yazılarımda konu ederim.
Selamlar, sevgiler..
Şinasi
6- İyi Seneler – 3 Ocak 2013
LosAngel’den ziyaretimize gelen küçük oğlumuz Can ve eşi Kamer dün evlerine döndüler. Onlarla güzel bir hafta ve yılbaşı beraberliği yaşadık. Yıllar sonra çocuklarımız ve eşleri ve de minik torunumuz hayatımızın bu günlerinde bizlere mutluluklar getirdi. Bir daha ne zaman hep birlikte oluruz, bilemiyorum..
Salt Lake City haftalardır karlar altında. Yaya kaldırımları ve yollar açık, ancak dağlar kar buz. E böyle olunca da biz Ayşen’le dağ yürüyüşleri yapamıyoruz. Dağlar kayakçıların, sınovbordcıların artık. Şehirdeki parklarda dahi kayak kızak yapıyor buralılar..
Salt Lake City aslında çok güneşli bir şehir. Yağış olmadığı zaman genelde hep güneş parıldıyor. Şehir yüksek olduğundan güneş çok etkili oluyor ve buralılar hep kısa pantalon ve kollu penye ile geziyorlar. Yağış olursa bir kazak veya rüzgarlık yetiyor. Yağış genellikle hava oldukça soğuk olduğu için yağmur değil kar oluyor. Kar yağışından sonra caddeler hiç kapalı kalmıyor, hemen temizliyor belediye. Bu nedenle kimse taşıtlarına zincir takmıyor. Evlerin önündeki yaya kaldırımlarının temizliği ev sahiplerine ait. Kar yağışı durunca hemen kapı önüne çıkılıyor ve kaldırımlar garaj önleri temizleniyor. Bazı sokaklarda ortak kartemizleme makineleri var; komşular sırayla tüm evlerin önünü temizliyorlar. Bazen günde birkaç kez temizlik gerekebiliyor. Zira kar temizlenmezse hava çok soğuk olduğundan, temizlenmemiş kar hemen buz oluyor!
Haftasonu doğa yürüyüşlerini kar buz muhalefeti dolayısıyla terkedince kendimizi havuza attık! Burada pek çok su sporları yapma olanağı bulunan tesisler var. Biz kulvarlı yüzme imkanı olan yarı olimpik büyüklükteki havuzlarda yüzüyoruz. Fikir versin diye yazıyorum: Büyükler için her giriş 4,5, yaşı 60’ın üzerindekiler için 3,5 Amerikan Doları. Aylık yaşlılar için 25 dolar. Ayrıca aile olarak gelenlere indirimler ve ayrı kabinler veriliyor. Tek istedikleri havuza girerken duş almanız. Başka hiç bir şey istemiyorlar. O da sorun mu, bir sürü sıcak sulu duşlar var. Her yer temiz ve ferah. Bir tek sorun var, aile ortamları dışındaki yerlerde asla paravan örtü yok; duşlar soyunma kurulanma ortamlarında herkes çıplak üryan! Başlangıçta çok yadırgadım, sonra insan her şeye alışıyor; ben de bir süre sonra bıraktım havlu falan örtünmeyi!
Torunumuz Maya her geçen gün biraz daha sevimli oluyor. Artık 7 aylık oldu ve hergün yeni birşeyler yapabiliyor. En son numarası 2013’ün ilk günlerinde öne doğru emeklemeye başladı. Ayrıca yemek ihtiyacını “Mamma” diyerek belirtirken, bu sıralarda su istediğinde “PırmPırm” gibi bir sesler çıkarıyor!
Bu meilimi de burada sonlandırırken, yeni yılda mutlulukları sevdiklerinizle paylaşın diliyorum.
Şinasi
5- SLC Karlar Altında – 15 Aralık 2012
Merhaba,
Birkaç gün yağmaya ara veren kar bu sabahtan itibaren tekrar başladı. Bu defa daha öncekiler gibi lapa lapa yağmadığından henüz yerler buzlanmadığı için sabah yürüyüşümüzü rahatça yapabildik. Evden çıktıktan sonra gördüm ki şehir bembayaz bir kefene bürünmüş adeta! Hadi biraz insaflı söyleyeyim, beyaz bir çarşaf altında kalmış, rengarenk evler bahçeler ağaçların renkleri silinmiş ve gözün görebildiği her yer artık siyah-beyaz fotoğraf manzaralarına dönüşmüş. Sevemedim şu kar ortamını evel ezel..
Şehir yılbaşı hazırlıklarına evlerini bahçelerini ışıklandırarak Aralık ayı başından itibaren başladı. Özellikle merkezdeki çok katlı binalar ve çevresindeki yapılardaki ışıklandırmalar pek güzeldi. Henüz bir defa gittik ve fotoğraf makinemi almadığım için örnek gösteremiyorum.
Biz de heveslendik ve Cem’le evin arkasındaki bahçenin çevresini ışıklarla süsledik. Evdeki yılbaşı ağacını da ışıklandırıp süsledik. Herkesin hediyelerini de ayarladıktan sonra artık yılbaşı şenliklerine hazırız demektir. Zaten geldiğimizden beri “Halloween”,”Thanksgiving”,”Christmas” gibi kutlamalara katılarak birkaç ay daha burada kalırsak istavaroz çıkarıp isanın kavmine katılırız herhalde!
Maya hızla büyüyor; her gün yeni birşey yaparak bizleri şaşırtıyor. Oldukça iştahlı bir bebek; acıktığı zaman yiyecekleri arka arka ve ara verilmeden verilmesini yaygarayla ilan ediyor! Önce anne emiliyor, arkasından özel mama ve meyvalı bazı ezmelerle su verildikten sonra rahatlayıp gülücükler dağıtmaya başlıyor. Bir bakıma bu kış günlerinin daha çok evde geçen zamanlarımızın neşe kaynağı oluyor
İnternet kanalıyla Türkiye’deki gelişmeleri ve haberleri izlemeye çalışıyoruz. İzmir’de havalar görebildiğim kadarıyla pek soğumadı, ancak nispeten yağışlı geçiyor. Yıl sonuna doğru da soğuklar gelecek gibi gözüküyor.
Salt Lake City ise beklediğimiz kadar soğuk olmuyor. Zira hava biraz soğuyunca yağ
mur yağıyor ve arkasından hemen kar yağıyor. Kar yağışları kesilince de kısa süre sonra hava yumuşuyor. Hatta bazı günler bahçede güneşlenecek kadar sıcak olabiliyor. Buranın denizden yüksekliği bizim Nif ve Mahmut Dağlarının zirveleri kadar. Bu nedenle bu yüksekliklerde atmosfer deniz seviyelerine göre daha ince olduğundan güneş ışınları çok çabuk ısıtıyor ve tersine olarak da güneşin şiddetinin azaldığı zamanlarda sıcaklık hızla düşebiliyor. Dağcılar yükseklerde konakladıklarında hava sıcaklıklarındaki buna benzer değişiklikleri hep hissetmişlerdir.
Önümüzdeki haftasonu Can ve Kamer tekrar buraya gelecekler ve yeni yıla birlikte gireceğiz. Bu süre içinde bir ara Salt Lake City dışındaki bir tatil yerinde bir dağ evinde birkaç gün birlikte kış ortamı yaşayacağız. Oradan blog sayfama bir yazı çıkarırım herhalde!
Salt Lake City’den selam ve sevgilerimi yolluyorum.
Şinasi
4- 2 Ay Oldu – 3 Aralık 2012
Merhaba,
ABD’de 2 geçti, kaldı 3 ay! Askerlik gibi.. Hoş ben askerliğimi de 3.5 ay yapmıştım!
Her ne kadar burada rahatımız yerinde bile olsa, hayat rahat etmekten ibaret değil ki. Bülbülü altın kafese koymuşlar, nerede benim mütevazi evim demiş misali kendi evimi özlemeye başladım bile. Sık sık İzmir Büyükşehir Belediyesi portalındaki kameralardan İzmir görüntülerini izliyorum.
Masha çok güzel yemek yapıyor. Gerçekten çok güzel.. Kilo almamak için dikkatli miktarda yemeye çalışıyorum. Buradaki lezzet noktalarını da ziyaret ediyoruz. Ev rahat, çevre şehir güzel. Sık sık yürüyüşler yapıyoruz, hafta sonları da olabildiğince dağ yürüyüşleri. Bebek sevimli, neşe kaynağı; ancak kış şartlarında yeterince hareketli olamıyoruz kuşkusuz. Evde bir tane otomobil olduğu için araç Cem ve Masha arasında nöbetleşe kullanılıyor.
Kasım sonundaki şükrangünü tatillerinden yararlanarak LosAngeles’den ziyaretimize gelen küçük oğlumuz Can ve eşi Kamer ile 10 gün beraber olduk. Aralık sonunda bunu tekrarlayacağız ve yeni yıla beraber gireceğiz. Sonrası yeni yıl, dönüş heyecanı başlar.
Kuşkusuz bunlar benim duygularım. Ayşen benim gibi özlem duymuyor sanırım. Torun ve evlatlar varken başka bir şey istemiyor. O da herhalde “2 ay geçti bile” diye düşünüyordur eminim!
Selam ve sevgilerimle hoşçakalın..
Şinasi
3- Orlando Gezimiz bitti – 19 Kasım 2012
Merhaba,
Gelinimiz Masha’nın semineri için geçen hafta başında gittiğimiz Orlando’daki 5 günlük tatilimiz sona erdi ve dün gece Salt Lake City’e döndük. Son yağdığında 3 gün devam eden kar şehri kar ve buz içinde bırakmıştı; neyse ki şimdi karlar erimiş, sadece çevredeki dağlarda kalmış beyazlıklar..
Tatil anılarımı kısaca sizlerle paylaşmak istedim:
Orlando, havası Antalya bölgesini andıran Florida yarımadasının orta kısmında bulunuyor. Burası bilindiği gibi dağı tepesi olmayan bir eyalet. Yarımadanın her yerinde irili ufaklı pek çok göl var. Onun dışında gezilen her yerde gölcükler göletler bulunuyor. Hatta havaalanında bile bir sürü gölet var.
Biz Orlando şehir merkezinin yaklaşık 1 saat dışında yer alan Disney Resort denilen bölgedeki Royal Plaza isimli otelde kaldık. Bura standartlarına göre orta kalitede bir otel olmasına karşın bizim aradığımız bir şey eksik değildi otelde. İlaveten bir de yüzme havuzu olduğundan yüzme ve güneşlenme imkanımız oldu.
Ilık sonbahar güneşinin içimizi ısıttığı Orlando’da görebildiğimiz her yer ağaç çimen çiçek kaplı, yemyeşil. Geniş yolların iki tarafındaki binalar oteller çarşılar alabildiğince bol yeşil mekanlarda ferah ferah yapılmış. Her sabah otelimizin bulunduğu çevrede çeşitli yönlerde 6-8 km’lik yürüyüşler yaptığım için bulunduğumuz bölgeyi adım adım biliyorum desem yalan olmaz.
Otelimiz çevresinde büyüklü küçüklü pek çok başka otel ve tatil köyleri var. Orlando’daki Walt Disney eğlence dünyasının pek çok popüler eğlence noktaları burada yeralıyor. Birkaç isim yazayım: Orlando Disneyland, Discovery Cove, Sea World, Animal Kingdom, Magic Kingdom, Orlando Studies vb. 2011 rakkamlarııyla ABD iç turizminin yarıdan fazlasının bu bölgede yaratıldığını okumuştum, görebildiklerimle bile bunu daha iyi anlayabildim.
Masha’nın semineri çok pahalı bir otel olduğu için kalamadığımız bir başka otelde olduğundan, bebeğini emzirmek için iki otel arasında gidip gelmek zorundaydı. Bu nedenle çoğunlukla otelde veya otel çevresinde kalıyorduk. Neyse ki çok yakında “Downtown Disneyland Marketplace” dedikleri çok sevimli bir mekan vardı. Daha ziyade çocuklara yönelik Walt Disney ve miki fare ağırlıklı temalarla donatılmış bir göl kenarı ve adadan oluşan rengarenk merkezde dükkanlar lokantalar kafeler gece gündüz çoluk çocuk ailelerle dolup taşıyordu. Biz de burada çok zaman geçirdik, dolayısı ile hiç sıkılmadık diyebilirim.
Cumartesi günü Masha’nın programı olmadığından popüler bir eğlence yerine gidelim dedik. Genellikle çocuklara hitap eden aktif katılımlı, sulu kaydıraklı, hayvanlarla temaslı enerjik olanlar yerine, hayvanat bahçesi diyebileceğimiz, bir eğlence merkezi havasında ve gene daha ziyade çocuklara hitap eden “Animal Kingdom”a gittik.
Böyle bir tema için yapılabilecek en güzel yer olabileceğini düşündüğüm mekan çok güzel hazırlanmış. Hayvanlar çok rahat ettikleri gibi insanlara sunulan ortamlar da çok zevkli ve güzel. Mekan çok geniş olduğundan büyük kalabalıklara hizmet verebiliyor. Bunu anlatmak için sadece otoparkının büyüklüğünü ifade edeyim: Otoparkın kendine ait 3 şeritlik çevreyolu var, bir ucundan bir ucuna baya bir yol katediliyor. Tabi otoparktan yaya olarak mekana da epeyce yürünüyor! Buralara ait fotoğrafları yakında blog sayfamda yayınlayacağım.
Selamlar..
Şinasi
2- Salt Lake City’de kar yağıyor – 9 Kasım 2012
Merhaba,
Şu anda burada sabah ve lapa lapa kar yağıyor! Torun kucağımda pencereden bahçedeki kar yağışını izliyoruz. Ayşen torunu kucağıma verip kahvaltı hazırlamaya yöneldi. Cem ve Masha geç vakitlere kadar çalıştıkları için anca öğleye doğru kalkarlar.
Bura meteorolojisine göre yarın güneş tekrar açacak. Geçen ay da bir gün yağmıştı. Kar yağdığında yolları hemen açıyorlar, trafik tıkanmıyor. Ancak kaldırımlar bahçeler bembeyaz. Bu sabah yürüyüş yapamayız, zira çok yoğun yağıyor. Son haberler göre hatta yarın da yağacak gibi gözüküyor!
Salt Lake City’deki hayatımız belli bir monotonluğa büründü. Çünkü bebek henüz 5.5 aylık olduğundan çok hareketli olamıyoruz. Mevsim olarak her ne kadar havalar iyi gitse de gün erken kararıyor ve soğuk çıkıyor. Bu nedenle genelde akşamları evden çıkmıyoruz. Gündüz sabah yürüyüşlerini aksatmıyoruz ve haftasonu doğada bir etkinlik yapmaya gayret ediyoruz.
Önümüzdeki hafta Masha’nın Orlando’da(Florida) 5 günlük bir seminere katılması gerektiğinden birlikte gideceğiz. Fırsat buldukça oraları gezmeyi planlıyoruz.
Sonraki hafta da LosAngeles’de yaşayan Can ve Kamer ziyaretimize gelecekler. Daha sonra da yılbaşında 9 günlük bir tatilde ortaklaşa bir şeyler yapmayı planlıyoruz. Ocak’dan sonra Masha çalışmaya başlayacak ve bebeğe bakacağımızdan hareketimiz daha da azalacak. Sonrası zaten dönüş hazırlıkları ile geçecek ve Anneanne gelince buradan ayrılacağız.
Kar iyice arttı, dallar yükünü almaya başladı. Sanırım bundan sonra dağlardan kar hiç eksik olmayacak.
Salt Lake City’den Selamlar..
Şinasi
1- SLC’ye Vardık – 6 Ekim 2012
Merhaba,
Bizim için çok uzuuun süren 5 Ekim Cuma günü öğleden sonra UTAH Eyaleti başkenti Salt Lake City(SLC) şehrine geldik. Cem bizi karşıladı ve evine ulaştık.
Şu anda burada cumartesi sabahı ve Ayşen’le biraz yorgunluk hissediyoruz kuşkusuz ve de jetlak durumlarımız devam ediyor. Bir kaç gün içinde buradaki hava şartlarına alışacağımızı umuyoruz.
Salt Lake City(SLC) çok büyük bir şehir değil; bilinen klasik ABD şehri görünümünde, düzenli yeşili bol, caddeler ferah. Çevredeki dağlar dikkati çekiyor hemen. Şehir yüksekliği 1300 metre dolaylarında olduğundan dağ havası hakim. Güneş varken sıcak, akşamları hızla soğuyor. Genelde çöl kuruluğu hakimmiş, biz henüz bir fark hissetmedik, bol su içmemiz önerildi.
SLC günlerimiz böylece başladı. Şimdilik hoşçakalın..
Şinasi
Ne mutlu size yıllardır bir araya gelememiştiniz. Üstelik şeker gibi bir torunla beraber. Tam anlamıyla keyifli bir yeni yıl girişi. Ne kadar yazsan az gelir. Bu mutluluğun daim olmasını diliyorum. Maya’da dikkatimi çeken, çok akıllı bakıyor. Belli ki armut dibine dibine düşmüş! Maşallah diyor, herkese sevgilerimi yolluyorum.
Ayla Abla,
Şöyle deniyormuş başka dilde: Elma ağacının uzağına düşmez! Aynen dediğin gibi, Maya çevresindeki herşeyle çok ilgili; ayrıca dikkatini çeken bir nokta olduğunda iyice konsantre oluyor bakarken. Hemen herkesin ilk anda dikkatini çekiyor bu husus. Geçenlerde Maya’ya bakan bir Amerikalı: What a clever eye! dedi. Ayni anlamda muhtemelen.