Fethiye Üçağız’dan Antalya Tekirova’ya, emekliliğini Fethiye’de yaşayan Rehberimiz Yusuf Çilengir’in peşinde, 4 günde 75 km yürüdük.
Önceki yıllarda ayni yolları yürümüş olmama karşın Faruk Demirbaş’ın daveti üzerine Petkim’li dostların organize ettikleri etkinliğe seve seve katıldım. Likya’nın ışıklı yollarında yeniden yürümek, Anadolu tarihinin izlerinde bu güzel yerleri bir daha yaşamak doyumsuz bir keyif. Bir de bu zevki, değerli dostlarla paylaşınca “Pasta Üstü Krema” oldu!Petkim’li arkadaşlarım Yusuf Çilengir, Faruk Demirbaş, Demirhan Saatçı, Mehmet Girgin, Servet Ülkü, Ahmet Rasim Özkan, Ayhan Ezdeşir, Erbil Karalı, Mehmet Tural ve Fethiye’den katılan Oğuz Kolak toplam 11 kişi, Nisan 2013’ün son günü, Üçağız’daki İbrahim’in deniz kıyısındaki pansiyonuna yerleştiğimizde, güneş henüz batmadığından hala denize girecek zamanımız vardı. Pansiyonun teknesiyle gittiğimiz Kekova açıklarında yüzdük; benim bu sezondaki ilk denize girişim oldu. Kekova’nın serin tertemiz pırıltılı sularında yüzerken, Likya Yolu’ndaki 4 günlük zorlu etkinliğimiz öncesinde güzel bir moral bulduk.
1 Mayıs 2013: Üçağız – Çayağzı(Demre)
Akşam yemeğini yediğimiz İbrahim Pansiyon’un deniz kenarındaki lokantasında sabah 7’de kahvaltıya oturduk. Kahvaltı sonrası, yürüyüş hazırlıklarımızı tamamlayıp, Üçağız meydanında topluca fotoğraf çekildikten sonra saat 8:15’de Likya Yolu patikasında yürüyüşe başladık. Otobüs yolculuğunun yorgunluğunu taşımadığımızdan yürüyüş çok zinde ve keyifli başlamış oldu. Bu planlamayı yapan Petkim’li arkadaşlarımı kutluyorum.
Literatürde Likya Yolu etkinlikleri havaların ısınmasıyla Mart ortasından itibaren önerilmemektedir. Zira bölgede su kaynakları yeterli olmadığından, yaza doğru daha fazla içme suyu taşımak gerekmektedir. Kendi hesabıma her gün 3.5 litre su taşıdım. Öğlenleri bisküvi ve meyva sularıyla geçiştirdim. Akşamları ise konakladığımız yerlerdeki lokantalarda çok güzel yemekler yedik.
Bu parkurun başlangıcındaki toprak yoldan yürürken berrak gökyüzü altındaki sıcak havada, güneşin önümüzdeki günlerdeki kavurucu etkisini hissettik. Uzun süre sağ tarafımızda kalan Kekova koylarını seyrederek ilerledik ve tekne imalatı yapılan bir koya kadar hızla yürüdük. Burada da hiç oyalanmadan ayni hızla devam ederek Kale(Simena) arkasındaki seralar arasındaki yolları geçip işaretlenmiş patikaya girdik. Hız kesmeden patikada da ilerlerken hep geride kalarak fotoğraf çektim. Öyle anlaşılıyordu ki rehberimiz kopuklu yol almamıza aldırmayacaktı. Bunu, yolu akşam olmadan bitirme amacından kaynaklandığını düşünerek olabildiğince hızla devam ettim.
Akdeniz makilerinin yeşil örtüsü tabanındaki taşlık Likya Yolu patikalarını devam ederek, Smugglers Inn isimli bir cafe pansiyon arası bir mekanda soluklandık. Koyun fotoğraflarını çektikten sonra yürümeye devam ettik. Biz taşlı sıcak patikalarda oyalanmadan yürürken, sağımızdaki koylarda demirlemiş teknelerden müzik sesleri ve denize giren insanların neşeli çığlıkları geliyordu.
Öğle saatlerinde çakıllı bir plajı olan koya geldiğimizde mola verdik. Birkaç fotoğraf çektikten sonra serin denizde yüzdüm. Yüzme gözlüğümü getirmediğim için yeterince göremedim ama, suyun berraklığı denizin temizliğinde kuşku bırakmıyordu. Arkadaşlardan bir kısmı da denize girdiler ve sonra dinlenmek üzere gölgelere çekildik.
Yaklaşık bir saat sonra tekrar yürümeye başladığımızda neredeyse yeni başlamışcasına iyi hissettim kendimi. Sonraki kilometrelerde benzer patikalardan, sağımızdaki ışıltılı deniz manzaraları eşliğinde devam ederek, eskiden Andriake denilen Çayağzı kumsalına ağaçlardan yapılmış bir köprüden çayı geçerek 14:30 civarında ulaştık. Kumsalı ve diğer çayı aşan demir köprüyü geçtikten sonra bizi bekleyen taşıtımıza binerek geceyi geçireceğimiz Adrasan’a doğru yola çıktık.
Bu etkinlikteki ilk günde çektiğim fotoğraflardan seçtiklerimden hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
2 Mayıs 2013: Karaöz – Adrasan
Adrasan’da konakladığımız Akdeniz Üniversitesi’nin Dinlenme Tesisleri çok kaliteli bir işletme. Odalar çok güzel ve açık büfe yemekler muhteşem. Yoğun efor sarfeden bizler için sorun değil ama buraya dinlenmeye gelenlerin yemeği fazla kaçırma tehlikesi var. Sadece kahvaltıda sunulanlar bile günlük ihtiyacı karşılayacak zenginlikte!
Bugün araçla Kumluca Karaöz’e gideceğiz ve oradan başlayarak Teke Yarımadası’nın en Güneydoğu köşesindeki Gelidonya Feneri’ne varacağız. Daha sonra kuzeye yönelerek toplam 23 km uzunluğunaki parkuru tekrar Adrasan sahilinde bitireceğiz. Yani ilk günkü 13 km’lik nispeten kısa yürüyüşten sonra, bugün zorlu bir yürüyüş olacak.
Sabah 7’de hazırlattığımız kahvaltıdan sonra araçla Karaöz’e ulaştığımızda saat 8:40 olmuştu. Birlikte topluca bir fotoğraf çekilip hemen yola koyulduk.
Sahili geçip yoldan ilerlemeye başladık. Başlangıçta bir saat kadar orman içindeki toprak araç yolundan ilerledik. Bazı açıklıklardan sadece birkaç tane fotoğraf çekebildiğim halde hep geride kaldım. Zira ekip, maşallah düz yolda ve inişlerde, çok hızlı ilerliyor. Bir süre sonra Korsan Koyu mevkiine doğru yoldan çıkıp patikaya girmişler; beni beklemediklerinden yoldan devam ettim. İyice hızlanmama karşın grubu yakalayamadım doğal olarak. Daha sonra bu kadar uzaklaşmış olamazlar diye düşünerek geri döndüm ve yoldan ayrıldıkları patikayı bulmaya çalıştım. İyice gerilere yürümeme karşın herhangibir işaret bulamayınca Gelidonya Feneri istikametinde tekrar yoldan devam ettim. Bir süre sonra yol sağ tarafa Korsan Koyu levhası ile ikiye ayrılınca ne yapacağımı düşünürken, telefonla aradılar ve koyda beklediklerini söylediler.
Yoldan hızla aşağılara yürüdüm ve Korsan Koyu denilen mevkiye geldiğimde ekip hemen yola çıktı. Acele birkaç fotoğraf çekip tekrar grubun peşine düştüm. Bu defa son geldiğim yoldan yukarı doğru hızla yürüdük. Kavşağa ulaştıktan sonra hızla yoldan devam ettik ve Karaöz’den 6 km sonra patikaya girdik. Hiç mola vermediğim için yorgunluk hissettim ve iyice geride kaldım. Ancak patika çok belirgin olduğu için sorun olmadı. İyice yukarılara doğru çok zorlanınca kısa bir mola verip su içtim. Bu mola çok iyi geldi ve başlangıçtan beri ilk defa durup nefeslenmiş oldum.
Yalnız başıma fazla bekleme yapmadan patikadan tırmanmaya devam ettim. Bir süre sonra fenerin ucunu gördüğümde mola vermiş olduklarını düşünerek rahatladım. Ekip çevredeki ağaçların gölgesinde dinleniyordu. Rehberimiz, fotoğraf çekerek oyalandığım için geride kaldığımı ima eden ifadeler kullanmakla yetindi!
Gelidonya Feneri çok güzel panoramik manzaralar veriyor. Biraz yukarıdan ve fenerin arkasındaki adacıkları da içine alacak şekilde fotoğraflar çektim. Daha sonra yürüyüş ayakkabılarımı dağ ayakkabıları ile değiştirdiğimde ekip yürümeye başlamıştı bile. Burada da mola verememiş oldum ama sorun etmedim ve hızla tırmanıp grubu yakaladım.
Gelidonya Feneri’nden sonra inişli çıkışlı taşlı patikadan ilerledik. Sağ tarafımızda Akdeniz’in ışıltılı maviliği tepemizdeki güneşin etkisini azaltıyordu sanki!
Rehberimizin acıktığı bir yerde öğle yemeği molası verdikten sonra ayni manzaraları izliyerek devam ettik. İlerledikçe km’ler tükendi ve çok uzaklarda gibi duran Adrasan sahiline tepeden bakan Musa Dağı manzaralarına ulaştığımızda saat 16:30 olmuştu. Deniz kenarında parketmiş aracımıza ulaşınca kıyafetlerimizi değiştirip denize koştuk. Serin sularda yüzmek yorgunluğumuzdan eser bırakmadı. Bir süre sahilde dinlendikten sonra araçla otelimize döndük.
Bugünkü etkinlikte çektiğim fotoğraflardan seçtiklerimden hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
3 Mayıs 2013: Adrasan-Olimpos
Adrasan Akdeniz Üniversitesi tesislerinde ikinci gecemizde de çok rahat ettik. Bugün Adrasan’dan başlıyarak Yukarı Olimpos’a kadar çıkacağız ve oradan şimdiki Olimpos’a kadar inerek 16 km zorlu bir parkur yürüyeceğiz. Bu nedenle erkenden yola çıkabilmek için gene kahvaltımızın sabah 7’de hazırlanmasını talep ettik.
Denize doğru Adrasan’ın sağ tarafında yeralan Akdeniz Üniversitesi tesislerinde kahvaltı yaptıktan sonra, Saat 8’de çantalarımızı sırtlayıp Deniz Caddesi’nden sahile kadar yürüdük. Birlikte fotoğraf çekildikten sonra (8:17) oyalanmadan Musa Dağı’na doğru sahili geçtik. Dağın eteklerinden denize akan dere sağımızda olmak üzere, solumuzda yeralan turunçgiller ve çiçekler içinde bahçeleri olan pansiyonlardan sonra dereyi geçip patikaya girdik.
İki yanı çiçeklerle kaplı güzel bir yolda ilerliyoruz. Karşımızda yeralan Musa Dağı çok güzel görünüyor. Birçok fotoğrafını çektim. Vadide ilerledikçe yükselmeye başlıyoruz. Bir süre sonra vadinin tabanındaki dere yatağı iyice aşağılarda kaldı. Çoğunlukla ağaçların altından tırmanıyoruz ama hava çok sıcak olduğundan tempomuz oldukça yavaş. İki gündür rehberin peşinden hızla seyirten grubumuz, bugün ahşap kanepeler yapılan bir mola yerinde oturmaya can atıyor(9:48)!
Daha yukarılarda, aşağıdaki köyleri uçaktan bakıyormşcasına yukarıdan gören bir açıklıkta, rehber dahil hepsi gölgeye atıyor kendilerini(11:35)!
Tam bu sırada çektiğim videoyu bu linkten izleyebilirsiniz:MOV06262
Mola sonrası Doğu istikametinde sağa dönerken yükselmeye devam ediyoruz ve zirveye yakın bugün Yukarı Olimpos denilen ilk Olimpos kalıntılarının yeraldığı bölgeye ulaşıyoruz. Burada kalan az sayıdaki şehir kalıntılarını görmek isteyenler ayrılırken, kalanlar öğle molası için devam ederek ilk gölgeliğe yöneliyorlar.
Öğle yemeği için çantalarımızdakileri yedikten sonra tekrar biraraya gelip yürüyüşü sürdürüyoruz. Bundan sonra artık iniş başlıyor ve çoğunlukla ağaçların altından devam ediyoruz. Yıldırım yanıklarının olduğu bölgenin genişliğine şaşırıyoruz ve biraz ileride tekrar mola veriyoruz.
Bugün birçok grupla karşılaştık. Yabancılar genellikle yerli rehberlerle çıkıyorlar. Bazı gruplarda küçük çocuklar dikkatimizi çekiyor. Onlar çıkarken biz yer yer karanlıklaşacak kadar yoğun olan bitki dokusu içinden inişi sürdürüyoruz. Bu bölgedeki sandal ağaçlarının çokluğu dikkat çekiyor. Sadece birkaç yerde ağaçların arasından Olimpos denilen Tahtalı Dağı’nın görkemli duruşunu izliyebiliyoruz.
Oldukça uzun süren bu iniş Olimpos nekropoluna geldiğimizde birden bitiveriyor. Bu noktada dereyi geçip Olimpos antik kent girişine ulaşıyoruz. Buradan geceyi geçireceğimiz Deep Green pansiyona ulaşınca bugünkü yürüyüşü Saat:15:45’de bitirmiş oluyoruz. Henüz güneş etkisini sürdürdüğünden yorgunluk atmak için mayolarımızı giyip denize girmek için Olimpos sahiline gidiyoruz.
Olimpos sahili oldukça kalabalık. Deniz berrak ve güneşin altında pırıl pırıl. Uzun sahilin arkasından Tahtalı Dağı tepeden uzaklara hüzünle(!) bakıyor gibi: Son yıllarda yapılan teleferiğin zirvesindeki tesis yapısı kara bir leke gibi görünüyor gözüme! Artık oraya zirve yapmanın tadı kalmadı bence.
Denize giren çok değil, ama taşlık kıyıda güneşlenenler oldukça fazla. Bizim grup da denize girince bunun nedenini anladık, su çok soğuk burada! Gene de yürüyüşten sonra denizin serinliği hoşumuza gidiyor. Biraz sonra hava bulutlanınca toparlanıp antik şehrin ortaya çıkarılan birkaç kalıntısını gezdikten sonra pansiyona döndük. Deep Green’de güzel bir akşam yemeği yedikten sonra Çıralı-Yanartaş’a gitmeyi tartıştık. Rehberin de teşvik etmemesi nedeniyle Yanartaş programından vazgeçildi ve dinlenmeyi tercih ettik. Oysa önceki yıllarda yaptığım etkinlikte Olimpos’a inince sahile kadar ilerleyip dereyi geçtikten sonra kumsaldan Çıralı’ya yürümüştük. Bugünkü Adrasan-Olimpos etkinliğinde çektiğim fotoğraflardan seçtiklerimden hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
4 Mayıs 2013: Olimpos – Tekirova
Sabah gene 7’de kahvaltıya oturduk. Bugün etkinlikteki son günümüz ve Olimpos’dan Tekirova’ya kadar 20 km’den fazla yürüyeceğiz. Parkurun son kısmında toprak yoldan ilerlencek ama, oraya kadar sıcak bir günde birçok koy geçerek zorlu bir yürüyüş yapacağız.
Kahvaltısını bitiren eşyalarını taşıta yükledikten sonra Olimpos sahiline yürümüş. Bu nedenle pansiyondan topluca ayrılamadık. Sahilde bir araya geldikten sonra topluca Çıralı tarafına doğru yürümeye başladık. Rehber oldukça hızlı bir tempoyla ilerleyerek grubu hızlandırdı. Bir ihtiyacı için oyalananlara veya fotoğraf çekenlere tuhaf bir anlayışsızlık gösteriyor. Kendi hesabıma grupta bir hoşnutsuzluk seziyorum, ama bu hiç dillendirilmiyor!
Aralıklı sıralı olarak ilerleyip dereyi geçtikten sonra, güzel bir Olimpos sahil tesisinin içinden kumsalın Çıralı kısmında devam ettik. Bu sırada sol ileride Tahtalı dağı hep manzaranın içinde yeralıyordu. Çıralı tarafındaki tesisler Olimpos’dakilerden daha güzel gözüktü bana. Ancak sağa sola bakacak vakit yok, zira Rehberimiz vitesi yükseltmiş gene!
Tüm tesisleri geçtikten sonra sahilden devam edip koyun sonundaki yüksek ağaçların altında geride kalan Faruk’la gelen diğer arkadaşları bekledik. Çıralı sahili bittikten sonra yamaca vurmadan önce, Rehberimizin talimatıyla(!) Likya Yolu levhaları önünde topluca fotoğraf çekildik. Birkaç dakika nefeslendikten sonra işaretlenmiş patikadan yola devam ettik.
Sahilden yükseldikçe Olimpos’a kadar çok güzel manzaralar izledik. Daha sonra Kuzey istikametine döndük ve hep sağımızdaki Akdeniz manzaraları eşliğinde klasik Likya patikalarında ilerledik. Kimi zaman koylara indik, kimi zaman koyları yukarılardan seyrettik. Güneş yükseldikçe sıcaklık iyice etkisini hissettirmeye başladı. Saat 10’da siyah çakıllı bir plajın gölge kısmında ilk molamızı verdik.
Moladan sonra gene benzer manzaralar izliyerek devam ettik; sağımızda yeşillikler içinde mavi lacivert koylar, solumuzda yeşilliklerin üzerinde Tahtalı zirvesi. Güzelim koylar adeta keşfedilmemiş gibi ıssız. Bu ıssızlık güzelliklerin korunmuş olması bakımından güzel ama, gene de doğayı bozmadan yapılacak tesislerle buraları herkes görebilmeli, denize girebilmeli diye düşünmekten alamıyorum kendimi.
Koylardan birindeki Maden denilen bölgede bazı duvar kalıntılarını görebildik. Ancak, çok kısa duruşlar nedeniyle bilgi alışverişi olmadığı için birşeyler öğrenemedik. Buradan sonraki toprak yolda grup ikili üçlü kişiler olarak dağınık olarak yürümeye başladı. Yorulan oturup dinlendi, yorulmayan devam etti. Toprak yol gölge olmadığı için güneşin etkisini iyice hissettiriyordu. Yol sahilin ve arazinin şekline göre kimi yerde virajlar yapıyor, kimi yerde iniş ve çıkışlar. Ben de yoruluncaya kadar yürüdüm ve Saat 12:15’de en öndekilerin durduğu bir yerde öğle molası için dinlenmeye geçtiğimde aşırı sıcaktan uzun süre çıplak kalmayı tercih ettim.
Öğle molasından sonra hep birlikte tekrar yola koyulduksa da sonra gene grup kopuk olarak ilerlemeye başladı. Gene benzer manzaraları seyrederek ve inişli çıkışlı yoldan devam ederek Saat 16’ya doğru Tekirova’ya 3 km mesafedeki Çıralı 19 km yazan Likya Yolu tabelasının bulunduğu noktada toprak yolu bitirdim. Burada dinlenirken grup tamamlandı ve aracımızı çağırdık. Böylece 4 günlük Likya Yolu yürüyüşümüzü bitirmiş olduk.
Olimpos-Tekirova etkinliğinde çektiğim fotoğraflardan seçtiklerimden hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.
ÖZEL EK: Olimpos-Yanartaş – 13 Mart 2011
Petkim’li dostlarla yaptığım Likya Yolu etkinliğinin 3. Günü sonunda, İzmir’de programa yazılmış olan Olimpos-Yanartaş arası bir şekilde gerçekleştirilemedi. Bu kısmı merak edenler için, 13 Mart 2011 tarihinde Zirve Dağcılık ile yaptığımız etkinlikte, sadece Olimpos-Yanartaş arasında çektiğim fotoğrafların tamamını aşağıdaki linkte paylaşıyorum.
Bu kısmın kısa anlatımını veriyorum. 13 Mart 2011 sabahı Saat 9:10’da Adrasan’dan yürüyüş başlatıldı. Eski Olimpos Kalıntılarını gezdikten sonra Olimpos’u gördüğümüzde Saat:16 olmuştu. Olimpos Nekropol kalıntılarını inceledikten sonra Olimpos Deresini karşıya geçmeden kıyıdan devam ederek Tiyatro ve Roma Hamamı harabelerini gezdik. Daha sonra derenin sağından topluca sahile indik. Dereyi tam denize kavuştuğu noktadan geçtikten sonra Olimpos sahilinden yürüyerek Çıralı tarafında asfalt yol başında bizleri bekleyen taşıtımıza bindik. Yanartaş mevkiine gelince taşıttan inip Yanartaş’a ulaşan merdivenlerden tırmanmaya başladık. İlk çıkanlardan 25 dakika sonra gurubun tamamı Yanartaş’a ulaştı.
Şinasi Bey merhaba,
Öncelikle güzel fotoğraflarınız ve anlatımınız için tebrik ederim. Sitemizi ziyaret edip “Likya Tarihi” bölümünü okuduğunuz ve yazınızın sonunda bunu takipçilerinizle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. İzninizle Ben de şu ana kadar 11 günlük yürüyüş yaptığımız Likya Yolu’nun 1. gününün anlatımını paylaşmak isterim Sizlerle…2. ve 3. günler de şu anda sitede mevcuttur. Önerileriniz sayesinde eksiklerimizi düzelteceğimizi ve daha faydalı/keyifli gezi yazıları yazacağımızı düşünüyoruz.
http://maceraninizinde.com/?p=303
Mehmet SARI
Merhaba,
Öncelikle teşekkür ederim iltifatlarınız için. Katıldığim etkinliklerdeki izlenimlerimi, duygularımı çok kısa yazmaya ve yazımı literatürde bulunabilecek bilgilerle doldurmamaya dikkat ediyorum. Yazımdaki akışa uygun olarak, fotoğraflarımdan seçtiklerimde biraz daha cömertim.
Ben de sizi tebrik ederim, çok iyi izliyorsunuz. Bense, şu sıralarda özel hayatımdaki yoğunluklardan dolayı, son Likya Yolu yazımı henüz bitiremedim. Blog sayfamda ilk defa, yazdıkça yayınlamaya karar verdim. Bu ara sizin paylaşımızı görmüştüm; belki Petkim’li arkadaşlarımın ilgisini çeker diye linkinizi yazımın sonuna ekledim.
İyi etkilikler diliyorum, selam ve sevgilerimi gönderiyorum..
Sıcak dışında her şey güzel geçmiş Şinasi bey. Rehberin zaten yüksek olan kondisyonu daha da yükselmiş görünüyor, yada siz yaşlanmışsınız Şinasi bey 🙂 Resimlerinizi anlatımınızla birlikte bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim. Ayrıca Mehmet beyin linki de gayet güzel görünüyor takip edilebilir.
Evet, güzel bir etkinlik oldu Çetin’ciğim..
Oralara her sene gitsen bıkmazsın. Hele birlikte etkinlik yaptığın insanlar da sevdiğin dostlarsa, her şey daha keyifli oluyor. Zaten derler ya: “Nereye gittiğin değil kimlerle gittiğin önemlidir”. Dostlarla olunca herşey güzel oluyor kuşkusuz.
Rehber için ayrı bir paragraf açmak gerek. Sevgili Yusuf herkesin sevgilisi “Bay Kahkaha”. Kondisyonundan hiçkimsenin şüphesi yok; bunu da zaten defalarca kendisine ifade ediyoruz. Ancak bu etkinlikte bizleri peşinden koşturmak gibi bir yapı içine girdi. Yani bize “Çok şey öğrenmeleri gereken(kendi ifadeleridir)” acemi dağcılar muamelesi yaptı! Fotoğraf çekmek bile eleştiri konusu yapıldı! Bizden ziyade kendi temposuna bağlı kaldı. Susayınca su içtik, acıkınca yemek. Birkaç gün sonra da Liderlik etkisini yitirdi.
Etkinlik planlaması çok başarılıydı. Gurubumuz çok uyumluydu. Neşeli ve kondisyonu iyi bir gurup. Hiç birinden yukarda ifade ettiğim şeklide bir yakınma duymadım; yani bana dillendirmediler. Bunlar benim izlenimlerim. Yazımda da üstü kapalı olarak ifade ettim, son gün neredeyse ayrı ayrı yürüdük!
Yaşlanmaya gelince, doğrudur tabi ki; hepimiz yaşlanıyoruz!
Yürüyüşümüzü çok güzel belgelemiş ve anlatmışsınız. Gerilerde kalmanın ödülü de bu olmalı elinize sağlık. Yeni yürüyüşlerde buluşmayı umuyorum.
Teşekkür ederim, ben de başka yürüyüşlerde birlikte olmayı arzu ederim.
Böyle etkinlikleri çok sık yaşamak kolay olmuyor. Bu nedenle olabildiğince çok fotoğraf çekiyorum ve bu fotoğrafları paylaşamayı seviyorum.
İyi günler diliyorum.
Şinasi Bey,
notlarınızı okudum, teşekkürler. Yeniden birlikte yürümek dileği ile…
Bu gurupla her yere giderim. Beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim.
Bu kadar çok ve güzel fotograf çekmeniz her türlü takdirin üstünde. Ancak ilerisi için yaratacağı olumsuzluklar olabilir. 1 numarada “Sayın Başkanım bu koşullarda bu kadar resim çekebildiğine seneye denize daha çok vakit ayırmak için vltesi bir tık yükseltmekte sorun yok” fikri oluşabilir:). Sağlıcakla kalınız. Saygılar.
Merhaba Mehmet,
Teşekkür ederim iltifatlar için.
Böyle yerlere çok sık gelme şansımız olmadığı için bol fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Ve bunları da dostlarımla paylaşıyorum.
Yusuf’un öne sürdüğü fotoğraf çekmenin tempoyu düşürdüğü savına katılmıyorum. Zira çok büyük bir kısmı manzara, poz verme zamanı harcanmıyor. Ve otomatik çektiğim için ayar zamanlaması da yok. Neticede saniyelerle ölçülebilecek sürelerde digital çekimler yapıyorum. Nitekim, merak ettim ve Zirve Dağcılık ile yaptığımız etkinliklerde ayni parkurlarda çektiğim fotoğrafları saydım: Petkim’le 714, Zirve Dağcılıkla 728(Yanartaş dahil).
Yusuf’un liderliğinde bir daha yürür müyüm, şu an kestiremiyorum!
Petkim’li Dostlar davet ederse, her yere varım.
Selamlar..
Dün Mehmet Tural’la tenis molasında Likya yürüyüşünü konuştuk. Bu sabah ise işe giderken bloğundan bahsetti…İlgiyle okudum ve çok etkilendiğimi söylemeliyim. Herkes gezer ve anlatır ama yazmak; hele bu derece akıcı yazmak ve yazıyı iyi fotoğraflarla pekiştirmek çok değerli!
Paylaştıkların için teşekkür ediyor ve özgün yaşamın için seni kutluyorum, Şinasi.
Mehmet İnce
Doğa sporlarını sevdirmek amacıyla yaptığımız etkinliklerle ilgili olarak az yazı bol fotoğraf paylaşıyorum. İlgi çekiyorsa sevinirim. Sevgiler..