ATOS, PORTOS, ARAMİS vee.. (15 December 2021)

Dün akşam bir arkadaşımın torunuyla fotoğrafçılık üzerine sohbet ettik. 13 yaşındaki gençle bu diyaloğumuz iki anımı hatırlattı.
 
Aşağı yukarı Berke’nin yaşlarındaydım. O zamanki ifadeyle “Orta-1” öğrencisiydim. Samsun’da “Koren” denilen bir semtte oturuyorduk. 1960’lı yıllar olmalı. Babam Sanat Okulu müdürüydü. Çok çalışkan bir öğretmendi ve eve dosyalarıyla gelirdi akşamları. Biz dört kardeştik ve babamın yoğunluğu nedeniyle bizlerle ilgilenmesi imkansız gözüyordu. Annem “ev kadını” dediğimiz ilkokul mezun bir insandı ve ancak evdeki işleri çevirebiliyordu. Doğal olarak biz çocukların sosyal gelişmelerine ekstra bir katkısı olamıyordu.
 
İkamet ettiğimiz evin bulunduğu sokakta babamın öğretmen arkadaşı ‘Niyazibeyler’ yaşıyorlardı. Niyazi Bey ve eşi Azime Hanım(öyle hatırlıyorum, umarım yanlış değildir) çok sosyal ve nazik insanlardı. Hiç çocukları olmamıştı. Belki onun için, belki bende bir pırıltı keşfetmişlerdi; güzel sohbetlerimiz olurdu. Bana okumayı onlar sevdirdi diyebilirim. İlk okuduğum büyük kitaplardan birisidir Monte Kristo, Üç Silahşörler ve diğer Pardayan kitapları. Bu tür serüvenli romanlar çok hoşuma gittiği için, birini bitirip diğerini istiyordum onlardan. Bu okuma sevgisi hiçbir zaman eksilmedi bende. O insanların sıcaklığı, ilgisi ve bana kitabı sevdirmeleri hayatımda önemli bir kilometretaşı olmuştur diye düşünüyorum.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *