Soğuk fakat güneşli güzel bir gün. Köyün hemen dışından itibaren adeta bahar gelmişcesine çevremiz yemyeşil çimen. Köyden çıkıp kayalık sırttan yola inince rehberler sabah cimnastiği yaptırdılar. Daha sonra toprak yoldan ilerlerken Liz hep gruplara katılamak istiyordu. Yolun ikiye ayrıldığı bir noktada bizim katıldığımız A Grubu dereye doğru inen sağdaki yola ayrılırken, B Grubu soldaki yoldan yürüyüşe geçti.
A Grubunda, yeni başlayan misafirlerle birlikte 44 kişiyiz. Toprak yol yeterince geniş olduğundan genelde gruplar halinde yürünüyor. Yol en aşağıda dereye ulaştığında çok su olmadığını gördük. Gene de minik köprüden geçmeyi tercih ettik. Burası yaprakları sararmış ağaçlar ve zemindeki kuru yaprak halı örtüsü ile çok güzel görünüyordu.
Dere yatağındaki sonbahar renklerine bürünmüş manzaraları geçerek karşı sırta doğru yükseldik. Bundan sonra da şelale vadisi solumuzda olmak üzere hep toprak yoldan devem ettik. Vadinin her iki tarafındaki güz renkleri arasından yükselen kavak ağaçları güneş ışınlarıyla güzel manzaralar oluşturduğundan, sık sık fotoğraf çektim.
Şelale vadisindeki toprak yoldan hafif hafif alçalarak şelale tarafına doğru yaklaşırken gökyüzü iyice bulutlanmaya başladı. Uzaklarda tepe üzerine sıralanmış evleriyle Otmanlar Köyü, bulutların arasından süzülen güneş huzmeleri ile pek güzel görünüyor. Köyün üst kısımlarındaki sırtlardaki rüzgar santralları da, dönen pervaneleri ile sanki oradaki bulutları dağıtmakta!
Yürümekte olduğumuz toprak yol önce biraz yükselerek Turgutlar tarafına doğru yönelir gibi olmasına karşın biraz sonra tekrar alçalarak şelale tarafına yöneldi. Şelaleye iyice yaklaştığımız çimen bir açıklıkta kısa bir “Meyva Molası” verdik. Sağ tarafta, Otmanlara göre güney kısımda Türkmenler Köyü de çok güzel görünüyordu.
Moladan sonra tekrar aşağılara devam ederek şelale çöküntüsün bulunduğu bölgeye ulaştık. Bu taraftan derin uçuruma akan şelale gözükmüyordu. Dereyi geçip karşı taraftaki çimen açıklıklardan uçuruma bakınca şelalenin küçük bir kısmını görebildik.
Suuçan Şelalesi’ni daha yakından görmek isteyenler aşağıya inerken, bölgeye defalarca geldiğimiz için biz Ayşen’le yukarıda kalmayı tercih ettik. Mola süresi boyunca, dereden geçerken sendeleyip suya basan Ayşen, ayakkabı ve pantalon paçalarını kuruttu.
Liz gene grubun sevgilisi oldu. Karnını doyurduğum halde arkadaşların ikramlarını da geri çevirmedi. Sevenler, fotoğrafını çekmeye çalışanlar, birlikte fotoğraf çektirenler hiç eksilmedi!
Moladan sonra gene ayni yollardan ve bu defa hep çıkış yaptık. Kulüp üyesi olmayan ve ilk defa yürüyüşe katılanlardan zorlananlar olduysa da, bir sorun yaşanmadı. Köye girmeden önce Rehber Nilgün Heper GPS ile yapılan ölçümlerden toplam 16.5 km yüründüğünü ifade etti. Neticede Çukurköy’e vardığımızda güzel bir etkinlik yaptığımızı hissediyorduk.
Bu etkinlikte çektiğim fotoğraflardan ve Hasan Berat Kur arkadaşımızın paylaştıklarından seçtiğim karelerle hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.