Bugün Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’nde Karşıyaka Oda Orkestrası Konser Günü. Bu akşam fuayede kapıların açılmasını beklerken, bizim gibi bu salonun müdavimleri olan Zafer Serinken ve Eşi Gaye ile karşılaşacağız muhtemelen. Zafer’i her gördüğümde, yıllar önce bana direksiyon kursu verdiği günleri hatırlarım. Bir türlü fırsat bulup da yazamamıştım. Bugün nihayet bu anımı sizlerle paylaşabilecek zamanım oldu.
1970’li yıllarda Ankara Petkim Genel Müdürlüğü Proje Müdürlüğü’nde Petkim’in ikinci kompleksinin fizibilite çalışmalarında Zafer Serinken’le birlikte aynı gruptaydım. İkinci Kompleks fizibilite çalışmaları devam ederken bir gün Yarımca Kompleksi’nde bir görev çıktı. Zafer Serinken ve Halit Eyüp Bayram’la birlikte yola düştük. Ulaşım için Zafer, “Boncuk” adını verdiği mavi “Tosbağa” Volkswagenini önerdi. Böylece hem Ankara’dan Yarımca’ya giderken, hem Yarımca’da görev bittikten sonra hep Boncuk ile seyahat ettik.
Zafer hazır otomobil ile gelmişken, Ankara’ya dönmeden önce, gidilebilecek bazı turistik yerleri ve mesela İstanbul’a geçip yakın zamanda açılan Boğaziçi Köprüsü’nü de görmeyi teklif etti. Tabi kabul ettik ve İstanbul’a gittiğimizde manzaralı bir yerden Boğaziçi Köprüsü’nü seyrettik(22 Temmuz 1973).
Sonra dönüş yolunda bir de Yalova‘ya gitme kararı aldık. Ancak Yalova yolunda Zafer çok sitem etti: “Yahu, ikinizin de ehliyeti yok, ben de çok yoruldum araba sürmekten”. Dedim ki Zafer’e: “Öğret bana, süreyim”. Zafer kabul etti ve başladı anlatmaya: “Bak bu pedala debriyaj denir, buna basınca vitesi değiştireceksin”. “Vitesi niye değiştiriyoruz?” dedim, Zafer güldü. O kadar otomobil kullanmayı bilmiyorum yani!
Teorik bilgilendirmeden sonra Zafer direksiyona geçmemi istedi. Bu sıralarda arka koltuktaki Eyüp sürekli itiraz ediyordu. Zafer dinlemedi, ben Boncuk’u sürmeye başladım. Rölantisi çok yüksekti Boncuk’un, daha debriyajı koyvermeden gidiyordu. Yalnız bir kusurum vardı, orta aynadan arkadaki trafiği kontrol edemiyordum. Zafer “ O işi bana bırak, sen önüne bak” dedi. Bir de vitesi değiştirirken topuzdaki vites krokisine bakıyordum; Zafer ses etmedi!
Bu şekilde epeyce devam ettik. Yoğun bir trafik yok, ben de olaydan çok hoşlandım; benim direksiyonumda gidiyoruz. Yalnız arkada Eyüp her fırsatta yakınıp duruyor!
Şimdi tam hatırlamıyorum Boncuk’u ne kadar kullandığımı, Zafer direksiyona tekrar geçerken “Biraz dinlendim” dedi. Sonra ekledi: “ Bu kadar kolay öğrenen birini görmedim, söz, Ankara’ya dönünce direksiyon dersi vereceğim ve ehliyetini çıkaracağız.”
Öyle de oldu. Ben ehliyet için başvurdum. O yıllarda Ankara’da ikamet ettiğim adres Zafer’e oldukça uzak olmasına karşın beni evden alıp, direksiyon pistinde yeteri kadar eğitimden sonra tekrar eve bırakıyordu.
Sonuçta ilk sınava da Boncuk’la girdim. Tahminlerinizin aksine ehliyeti vermediler! Zafer dışarıdan bir hata görmediğini ve neden ehliyeti vermediklerini anlayamadığını söyledi. Beni teselli etti ama çok bozulmuştum. Kendim için değil aslında, Zafer’in emeklerini taçlandırmak istiyordum.
O yıllarda otomobilim de yoktu. Bir defa da araç kiraladım ve gene çaktım. Tadım kaçmıştı. Bir süre ilgilenmedim. Aradan ne kadar zaman geçtiyse birgün baktım dosyam yanmak üzere. Yeniden dosya açmak epeyce iş, hemen randevu ayarladım.
Sınav başladığında epeyce heyecanlıydım. Daha kalkarken aracı stop ettirdim. Ööyle kalakaldım. Geçen 2 seneye karşın hala aracı stop ettirmeden kaldıramadığım için çok mahcup oldum. Sınav Heyeti devam etmemi istedi. “ Vitesi boşa almayı unutmayın” diye de uyardılar!
Sınav başındaki heyecanım yokolmuştu. Aksine kendimi kanıtlamak istedim. Olabildiğince çok dikkatli ve cesur bir tur attım. Parkur bitince beni dışarı davet ettiler. Aralarında epeyce müzakere ettiler. Sonra beni araca çağırdılar. Sonraki yıllarda hiç unutmadığım şu cümleleri söylediler: Beyfendi, aslında daha ilk kalkışta aracı stop ettirene biz asla ehliyet vermiyoruz. Ancak sonraki araç kullanımınızda hata yapmadınız. Durumunuzu aramızda tartıştık. SONUÇTA SİZİN TRAFİKTE TEHLİKE YARATMAYACAĞINIZA İKNA OLDUK. Hayırlı olsun.
Adeta kulaklarıma inanamadım. Bu mutluluğumu Zafer’le paylaştım mı bilmiyorum. Belki de ehliyeti bu kadar geç aldığım için söylemeye utanmışımdır. Ancak şunu biliyorum ki o zaman Zafer’in özverilerini çok iyi takdir edemiyordum. Geçen zaman içinde bunu çok daha iyi anladım. Teşekkür ederim Zafer, gerçek bir arkadaşsın.
Ehliyetimin veriliş tarihi 1975 iken ilk otomobilimi 1976 yılında aldım. Yani aslında gecikmemişim. Neredeyse 50 yıllık şoförüm, hiçbir konuda iddialı olmam, ama trafik kurallarına maksimum dikkat ettiğim için iyi bir şoför olduğumu hissediyorum..