“KALİFORNİYA’DA BİR PETKİM’Lİ – 15 Şubat 2001 / 7 Mart 2001” gezi notlarımın DEVAM YAZISI (9/14)
26.02.2001
(Universal Studios-Oakland)
Sabah kalktığımızda yağmurlu havanın devam ettiğini gördük. Toparlanıp eşyaları Volvo’ya yükledikten sonra Motelin Ofisinde kahvaltı yaptık. Bugün önce Universal Studios gezisi yapacağız. Motelin yakınındaki bir Vons marketinden indirim kuponu alıp doğruca Universal Studios’a geldik. Saat henüz 8:45 ve Stüdyolar 9:00’da açılacak.
Park yeri çok katlı bir bina. Yiyecek, şemsiye ve yağmurluklarımızı yanımıza alarak asansörle Stüdyoların giriş katına çıktık. Birden karşımıza bambaşka bir alem çıkıyor: Renkli, hareketli, sürprizli, neşeli bir alem. Her tarafta rengarenk ışıklı yazılar, gitar fincan otomobil dinazor kafası gibi abartılı maketler, müzik sesleri, en çok da Universal filmin bildik temasını içeren melodisi ile sanki bambaşka bir dünyaya geldik. Çok erken geldiğimizden bazı dükkanlar açılmamış bile. Yağmur çok ince ince yağıyor. Çevrenin çeşitli fotoğraflarını çektim. Sonra bilet alıp içeri girdik. Vons’dan alınan indirim kuponlari işe yaradı ve 43$ yerine 33$ ödedik adam başına.
Elif, girişte verilen Universal Studios planı ve gösteri saatlerinin programlarını dikkate alarak bizi stüdyolarda dolaştırdı. Eğer buraya ilk defa gelirseniz, ayni gün içinde bazı gösterileri kaçırabilirsiniz. Zira özellikle yazın çok kalabalık olduğundan, stüdyoların önünde kuyruk bekleyebilirsiniz. Bazan yarım saatlik bir gösteri için 1-1.5 saat sıra bekleniyormuş.
Hepsi birbirinden ilginç bu seyirliklere, 4 vagonlu otobüslere(Tram) doluşarak gezdiğimiz, Studo Tour ile başladık. Tremin rehberi en öndeki vagondan konuşuyor ve her vagondaki 2 adet monitorden herkese seslenebiliyor. Vagonların 2 yanı açık, yağmur şiddetlenirse şeffaf kapaklar kapanıyor. Rehber geldiğimiz her stüdyo hakkında bilgi veriyor. Buralarda çekilmiş ünlü filmleri, ünlü yıldız ve yönetmenleri anlatıyor. Bu sırada monitorden filmlerin o sahnelerinden kısa görüntüler veriliyor.
Hemen hemen her stüdyoda bizleri şaşırtan küçük gösteriler yapıldı. Meksika köyünde yağmur yağdı, sel geldi, San Fransisko metrosunda deprem oldu, tahta bir köprüden geçerken köprü çatırdıyarak sallandı, Godzilla hemen yanımızda bitiverdi ve Jaws filminin çekildiği sette dev köpek balığı maketi önce kayıktaki maket adamı yedi ve sonra da aniden yakınımızdan sudan fırlayarak bizi korkuttu, Mummy stüdyosunda tram tepetaklak döner gibi oldu, ve en son olarak da, tram gölün içine girdi ama ıslanmadık!
Daha sonra gezdiğimiz yerleri kısaca anlatayım: ET stüdyosunda bisikletle ET’nin ülkesinde ve gökyüzünde yolculuk yaptık; Animals Actors Stage’de akıllı kuş, kedi, köpek ve maymunu izledik; Water World’de filmin teması çok başarılı bir şekilde canlandırıldı; Wild Wild West’de vahşi batıdan eğlendirici örnekler gösterildi; The Blues Brothers’den müzik ve dans ziyafeti izledik; Back To The Future’de oturduğumuz uzay aracı maketinde olmadık seyahatler yaptık; Sinemagic’de meşhur filmlerdeki ses ve görüntü hilelerini öğrendik.
Ama en son izlediğimiz Terminator 2:30 tam anlamıyla muhteşemdi, 3 boyutlu görüntülerle her şey burnumuzun dibinde yaşandı adeta! Jurassic Park gösterisine girmedik, zira burada raylı taşıt yükselip şiddetli inişler yapıyormuş ve de sonunda ıslanmak da cabası!
Saat 16 olduğunda bu büyülü dünyadan ayrılırken gerçekten eğlendiğimizi ve izlediklerimizden çok memnun olduğumuzu hissediyorduk. 4 günlük tatilimiz burada bitmişti, artık uzun bir yolculuktan sonra eve dönecektik. Daha sonra bu seyahatte toplam 78.44$ tutarında benzin parası ödediğimizi hesapladık. Bu kadar parayla Türkiye’de ancak İstanbul’a gider gelirsiniz!
Los Angeles çıkışında mesai trafiğine yakalandık. Böyle büyük bir şehirde çalışanların işten dönüş trafiğinin ne olduğunu bizzat yaşadık. 4-5 şerit otomobille millerce birlikte yol aldık. Ama sonunda Los Angeles dışına ulaşınca yoğunluk azaldı ve yol 2 şerit halinde devam etti.
Bu freeway neredeyse hiç viraj yapmadan devam ediyor. Öyle ki akşamın bastırmasıyla çok uzaklardaki taşıtların ışıklarını görmek mümkün. Bu yolda otomobiller kadar, büyük TIR kamyonları da var. Onların hız sınırı 55 mil olmasına karşın, daha hızlı gidiyor bazıları.
Dümdüz yol insanı yormuyor ama aynı hızda sürekli gitmek oldukça sıkıcı. Ama Elif’le dönüşümlü olarak Volvo’yu kullanarak gece 22:30’da Oakland’a ulaştık. Eşyaları eve taşıyıp fazla oyalanmadan dinlenmeye çekildik.
Not: 26 Şubat 2001 günü Los Angeles’de çektiğim(45 adet) aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.