Dere, taşların kayaların üstünden neşeyle akıyor. Ağaçlar, özellikle çınarlar gövdelerindeki yosunlarla yeşil elbiseler giymişler sanki! Sık sık derenin her iki tarafına geçmek zorunda kalıyoruz. Zemindeki taşlar, kuru dallar oldukça kaygan; yaprak birikintilerinin yaptığı minik tuzaklar zaman zaman ilerlemeyi zorlaştırıyor.
Dere yatağını bitirdikten sonra daha hızlı yol alıyoruz. Hava kapalı, ince ince yağmur yağıyor. Dağların tepelerinde sisler hareketleniyor. Zemin nemli; çiçekler çimenler güneşi bekleşiyorlar. Biz de öğle molası için yağmurun duracağını ümit ediyoruz. Nitekim 13 civarında 15-20 dakika kadar birşeyler atıştırma olanağı buluyoruz.
Moladan sonra tekrar yürüyüşü sürdürüyoruz. Çevredeki sisler bizlere kadar geliyorlar. Behzattepesi’ne doğru yükselirken bildiğimiz İzmir manzaralarını ve tanıdığımız dağları sisten göremiyoruz. Tam zirvede bir ara sis dağılıyor ve çevremizi biraz görebiliyoruz. Fotoğraflar çekildikten sonra inişe geçiyoruz.
Behzattepesi’nden sonra hep iniş yapıyoruz. Önce Manastır düzlükleri ve sonra Ilıcalar mevkiine ulaşıyoruz. Aşağılar daha ılıman ve çevredeki ağaçlar çiçeklere bürünmüş. Saat 16 sularında, hemen hiç mola vermeden, bahar dalları ve çiçekler içinden geçerek etkinliği bitiriyoruz.
Bu güzel etkinlikte çekebildiğim fotoğraflardan seçtiklerimi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.