İdadik’le Kamberler Kandiltepe’de(E) (16 Ocak 2011)

Dün İdadik B Yürüyüşü olarak Kemalpaşa Kamberler Köyü’nden Kandiltepe’ye çıkıp Ören Köyü’ne yürüdük. Rehberimiz Altan Demirel ile birlikte toplam 38 kişi Kamberler Köyü’nde kahvaltı yaptıktan sonra, saat 10:25 gibi yürüyüşe başladık. Hemen köyün çıkışında ısınma hareketleri yaptıktan sonra oldukça soğuk bir havada, yer yer beyaz çiğdemlerin açtığı yemyeşil patikalarda, çamların altından yükselerek kolayca Kandiltepe’ye çıktık. Tepeden Doğuda Dededağ silsilesi ve Bozdağ’ın karlı zirveleri, Batıda Mahmut zirve ve Nif tepeleri ile aralardaki sisli vadiler çok güzel manzaralar oluşturuyordu. Esen rüzgarın keskin soğuğu tepede uzun süre konaklamamızı engelledi ve fazla oyalanmadan dönüşe geçtik. Çokça mola gereksinimi duymadan saat 15:30 gibi Ören Köyü’ne ulaştık.

Not: Osman Demir fotoğraflarından eklendi(18.01.2011).

Okumaya devam et

Mahmut Dağı zirvesine Dereköy’den çıkıp, Yukarıkızılca’ya indik (9 Ocak 2011)

Mahmut Dağı, İzmir’deki Nif Dağı’ndan Bozdağ’a kadar uzanan silsile içindeki dağlar arasında, üçgen sivrisi görünümü ile çok güzel bir dağ manzarası verir. Hem Ankara yolu tarafından, hem de Aydın yolu tarafından geçerken Mahmut Dağı’nın seyrine doyum olmaz. Hemen her fırsatta, kış aylarında veya sıcak günlerde yapılan Mahmut Dağı tırmanışları, özellikle zirve konisindeki çarşak yapısıyla, yüksek dağ tadında etkinlikler yapılmasına sağlar. İşte dünkü etkinlikte bu tadı aldık.

Not: Osman Demir ve Tayfun Turan’dan fotoğraflar eklendi(13.01.2011)

Okumaya devam et

Çatalkaya’dan İzmir Körfezini Seyrettik (2 Ocak 2011)

Yeni yılın ilk dağ yürüyüşü etkinliğinde Kavacık’dan başlayarak, İzmir’in hemen her yerinden görünebilen ve halk arasında “İkiztepeler” denilen Çatalkaya zirvesine çıktık. Güneşli olmasına karşın oldukça soğuk bir gün olduğu için İzmir Körfezi boydan boya görüş alanımıza giriyordu. Yeni yıla bu güzel manzara ile başlamak doğrusu çok keyifli oldu.

Not: Osman Demir fotoğraflarından 6 tanesini albüme ekledim.

Okumaya devam et

İzmir Körfezi’nde “LAMİA” İle Fasıllı Bir Gece (17 Aralık 2010)

Hep zirvelerde beraber olacak değiliz ya “Dağcılar”la, bu defa da İzmir Lamia Gemisi ile fasıllı bir gece geçirdik!

İdadik’in geleneksel yemeği için bu sene seçilen Lamia Gemisi, akşam İzmir Körfezi Bostanlı Marina iskelelerinden saat 21’de hareketle gece boyunca İzmir Körfezinde gezinerek bizlere körfez seyirli güzel bir gece yaşattı. Yemekler ve mezeler çok lezzetli, müzik de güzel olunca bizim dağcıları tutabilene aşkolsun!

Okumaya devam et

Dededağ’da Karlı Bir Dağ Yürüyüşü (12 Aralık 2010)

İzmir çevresindeki dağların ender olarak karın beyaz örtüsüne büründüğü bugünlerde, dünkü İdadik  Dededağ etkinliklerine katılmak üzere ulaşım için tercih ettiğim İzmir Banliyosu’nun azizliğine(!) uğrayınca, İdadik otobüsünü kaçırdım! Şimdi ne yapacağım diye beklerken durakta tanıştığım Orhan ve Niyazi beylerin davetiyle aynı dağa giden Mülkiyeliler gurubuna katıldım. Otobüste beni hoş bir sürpriz bekliyordu: İdadik’li eski dostlar Atilla Ece ve Kamer Erçelebi bugün Mülkiyelilere rehberlik yapacakmış! Programı şöyle açıkladı Atilla: Yenikurudere Köyü’nden Dededağ zirvesine tırmanılacak ve trans yapılarak Ovacık Köyü’nde etkinlik bitirilecek. Hani derler ya “Körün İstediği Bir Göz, Allah Verdi İki Göz”, aynen öyle sevindim; İzmir’de çok sık karşılaşmadığımız böyle karlı bir günde Dededağı zirvesine yürümek harika olacaktı..

Not: İzmir Mülkiye Dağcılık web sitesinden, içinde bulunduğum birkaç fotoğrafı ekledim(18.12.2010).

Okumaya devam et

“Antik Anadolu Tiyatroları” hakkında kısa bir yazı (11 Aralık 2010)

Geçen Cumartesi günü İdadik’in düzenlediği Bergama Gezisine, haftasonu konuklarımızdan dolayı katılamadık. İdadik’liler Bergama’da kaldıkları sürece, aklım hep en son 18 yıl önce ziyaret ettiğim o muhteşem antik şehirde kaldı. Şimdiden karar alıyorum ki, ilk firsatta tekrar oralara gideceğim ve en son halini fotoğraflayıp sizlerle paylaşacağım.

Doğu ve Batı Uygarlıkları arasında geçiş yolu üzerinde yeralan Ülkemizde çoğunda yeterince kazı yapılmamış, hatta hiç kazı yapılmamış pek çok antik şehir kalıntıları mevcuttur. Bunlar arasında Efes, Bergama, Afrodisyas gibi kazı çalışmaları çok ilerlemiş muhteşem şehirler sık sık ziyaret edilmeyi hak ediyorlar. Bütün bu antik şehirlerden ortaya çıkarılabilen eserler arasında en sağlam kalabilenler genelde tiyatrolar olmaktadır. Varlıkları MÖ.4 yy’da Yunanistan’da ortaya çıkan tiyatrolar önceleri dini gösterilerin sergilendikleri yerler olurken zamanla Hellenistk dönemden itibaren yaşamın diğer alanlarındaki konuların da işlendiği ortamlar olmuşlar ve insanlar sonraki Roma dönemlerinde işi gladyatör dövüşlerine kadar vardırmışlardır.

Okumaya devam et

Yamanlar’da “Zirvelerle Dans”! (28 Kasım 2010)

Hepsiyle değil aslında… Sadece 2 tanesiyle yetindik! Zira bu kısa kış gününde geceye kalmamak için hepsine vaktimiz yetmeyecekti kuşkusuz. Rehberimiz Ali Rıza Karabacak’ın verdiği bilgilere göre Yamanlar Dağı zirve kalderasında 12 tane zirve varmış. Biz Yamanlar Dağı’na Karaçam Köyü’nden çıkıp zirvelerden, biri Karagöl manzaralı,  2 tanesine çıkabildik. Yeşillikler içinde bir pırlanta gibi duran Karagöl’ü yukarıdan izleyerek Çamiçi Köyü’nde yürüyüşümüzü bitirdik.

Okumaya devam et

“Bizim Dağcılık” 20 Yılı Geride Bıraktı! (24 Kasım 2010)

Bilirsiniz, hemen herkes hiç olmazsa gençliğinde bir şiir yazmıştır; ama kuşkusuz şair olmak çok başka bir şeydir. Tıpkı bunun gibi doğa sever i

nsanlar da doğa yürüyüşü yaparlar, dağlara çıkarlar, ama bunlar onları “dağcı” yapmaz. İşte bizimki de bu hesap, 20 senedir dağlara gidiyoruz Ayşen’le, doğa yürüyüşlerine katılıyoruz, ama bize “dağcı” denilebilir mi acaba?

Dağcı olabilmek için bu spora çok genç yaşlarda başlayarak, gerekli eğitim ve kondisyonu kazanarak, bu sporun toplum içindeki sportif ve sosyal sorumluluğunu taşımak gerekir. Yani, dağcılığı bir hobi olarak değil de, kişilik ve sorumluluk bilinciyle yaşamak gerekir.

Okumaya devam et

BİZİM DAĞCILIK (24 Mart 1991)

DOĞADA BİR YILLIK SERÜVEN(!)   Doğadaki 1 yıllık serüvenimiz eşim Ayşen ile birlikte  24 Mart 1991 tarihinde Emiralem’den Karagöl’e gidip geldiğimiz ilk doğa yürüyüşümüzle başladı.  Doğa sporları etkinliklerimizin toplam sayısı, 6 Ocak 2002 tarihinde katıldığımız Buca-Kırıklar’dan Torbalı-Bozköy yürüyüşü ile 365’e ulaşmıştır. Bu demektir ki yaklaşık 11 yılın 365 gününü, veya bir başka deyişle 11 yılın 1 … Okumaya devam et

Kaz Dağları Zirvesinde (13-14 Kasım 2010)

Antik dönemde çevresi sularla çevrili dağ anlamında İda denilen bugünkü Kaz Dağları, yaklaşık deniz seviyelerinden başlayan etkinliklerle 1,5 km kadar tırmanışı gerektiren zorlu bir doğa yürüyüşü parkuru olduğu için dağcıların her zaman ilgisini çektiği gibi, çevresindeki kaplıca, ayazma gibi doğal güzellikleriyle gezi turizmi olarak ülkemizin önemli bir çekim merkezi olmuştur.

Ayşen’le ilki 1995 yılında olmak üzere, bugüne kadar 5 defa gittiğimiz Kaz Dağlarında 4 defa da zirve etkinliğine katılmışız.  Hepsinde de Edremit Kızılkeçeli köyünden başlayan tırmanışlardan farklı olarak, bu defa zirveye dağın Kuzey yönündeki Ayazma’dan çıkılacak.

Okumaya devam et